Sedat Peker Zeki Mayi İçin O Benim Kadim Dostum

Sedat Peker Zeki Mayi İçin O Benim Kadim Dostum

Rize'li işadamı Sedat Peker Rize'li siyasetci işadamı Zeki Mayi için kadim dostum diye hitap ediyor işte o roportaj.

Kıymetli Dostlarım, benim kadim dostlarımdan MHP Rize il Başkanlığı ayrıca da Karadeniz Ocak Bölge Başkanlığı yapmış olan Zeki Mayi Başkan’ın, Hakan Türk Bey’in “Sedat Peker’in Gerçek Hayatı" isimli kitabındaki, şahsımla ilgili anlattığı 5 sayfalık birinci bölümü yayınlıyorum, umarım beğenirsiniz. Kitabı bulma konusunda sıkıntı yaşayan dostlarımız, “kitapabcturk " sitesinden temin edebilirsiniz.

HAKAN TÜRK:
Rize eski Ülkü Ocakları Başkanı ve hemşerisi olarak Sedat Peker ile ilk defa yollarınız ne zaman kesişti? Kaç yıldan beri Sedat Peker ile tanışıyorsunuz?

ZEKİ MAYİ:
Sedat Peker, yani Reis ile 1990'lı yılların başında Rize'de bir tanışmamız oldu.

Kendisini ortak dostlarımız sayesinde gıyabında tanıyordum ama ilk karşı karşıya gelip, sohbet etmemiz Rize'de oldu. Reis o zamanlar Rize'ye gezmeye gelmişti. Bende Rize'de sivil toplum kuruluşlarından Ülkü Ocakları içerisinde başkanlık yapıyordum. Türk Milleti'nin milli ve manevi değerleriyle ilgili, Reis ile Ocak'ta çok güzel ve geniş bir sohbetimiz olmuştu. Türk Milleti ve devletin meselelerine, Türk Tarihi'ne bu kadar vakıf olduğunu hiç düşünmüyordum. O sohbet esnasında gördüm ki Reis, gerçekten milli ve manevi meselelerle ilgili kendini çok iyi yetiştirmiş. Türk Milleti'nin meselelerini enine boyuna düşünüp, kafa yormuş, bu konuda kendine bir yol haritası belirlemiş birisi. Kendini Türk Milliyetçiliği çizgisinde ifade eden bir sohbetin ışığında tanıştık. Çokta mutlu olmuştum. Kamuoyunda üzerine atfedilenlerle ve gıyabında onunla ilgili konuşanlar ancak kendisiyle karşı karşıya veya yan yana geldikleri zaman onun gerçekten ezber bozan, dünya meselelerini önemseyen biri olduğunu anlarlar.
Mesela hiç unutmuyorum "Sadece yer bilimini incelerken gök bilimini incelememek olmaz" demişti. Böyle bilgiye aç, sürekli araştıran, sürekli okuduklarını etrafındaki dostlarıyla bütünleştiren bir hayatı olmuştur. Reis'in hayatını bir cümleyle özetlemem gerekirse gururla ifade edebilirim ki; vatan ve millet sevgisiyle dolu, Kuva-i Milliye'nin yaşayan, son temsilcilerinden birisidir. Bütün sosyal ve ekonomik hayatını milletiyle bir bütün olarak yaşayıp, organize ettiğine bizzat şahidim. Tabii kamuoyunda meseleyi izah edenler, hep kendi istedikleri kendi düşündükleri gibi yönlendiriyorlar.
Reis'in, Türkiye'de Şamil bir duruşu var. Türkiye'nin her yerinde ilişkileri, bağlantıları var. Reis ile ilgili insanların öyle cümleler kurduğuna şahit oldum ki kendi dostlarımızla bile kimi zaman karşı karşıya kaldığımız oldu Hiç unutmuyorum gazeteci yazar olan, çok değerli Ömer Lütfü Mete adında bir abimiz vardı. Bir gün "Sende yanlış hesabın içindesin galiba, Reis ile ilgili konuştukların beni rahatsız ediyor sana da inciniyorum." gibi sözler söyleyince, "Abi seni bir gün Reis ile tanıştırırsam bu söylediklerinden gerçekten çok mahçup olacaksın." dedim. Reis, kendisini bizzat tanımasa da gıyabında çok sever, kitaplarını okumuş, düşüncelerini ve fikriyatını bilir ama hiç yan yana gelmemişlerdi. O değerli abimizle bir gün İstanbul'da bir yere gidiyoruz, o sırada Reis aradı. "Nasılsın başkan iyi misin?" diye sordu. "Sağol Reis, iyiyiz. Ömer abimizle beraberiz dolaşıyoruz." dedim. "Ömer abi ile seni misafir edebilir miyim müsait bir zamanda? Kendisini telefona verir misin?" diye rica etti.

Telefonu Ömer Abi'ye verdim.Konuştular,randevulaştılar ve Reis'i ziyarete gittik. Oturduk, üçümüz sohbet ediyoruz. Reis, sağolsun gerçekten çok saygın, büyüğünü küçüğünü bilen, Türk töresine göre yaşayan, kiminle neyi nasıl nerede konuşacağını çok iyi bilen, ahlaklı bir insan. Dolayısıyla Ömer Abi'ye hürmet ediyor, saygı gösteriyor, sohbet devam ediyor. Reis bizim aramızdaki sohbeti bilmiyor ama ben Ömer Abi'yi izliyorum. Bir saatten fazla zaman geçti. Reis anlattı dünyaya bakışını, ülkenin meselelerini falan çok geniş konular tartışıldı. O arada Ömer Abi söz almak istedi "Sayın Reis'im" dedi. Ben Ömer Abi'yi tanıdığım kadarıyla Reis'in içi dolu olmasa yani gerçek Reis gibi söylem ve eylem kurmasa laf olsun diye Reis diyecek bir insan değil. Ama fikir zenginliğini, dolgunluğunu karakter ve şahsiyetini görünce kendisiyle ilgili "Sayın Reis'im" deme ihtiyacı duydu. Üç saatlik sohbet sonunda Reis'in yanından ayrıldık.

Yolda "Ömer Abi Reis'i tanıdın, şimdi fikrini söyler misin? Sen doğru bir insan olarak." dediğimde "Dediğinden daha öteymiş. Çok değerli, çok mükemmel bir şahsiyet aynı zamanda genel kültürü çok yüksek bir kardeşimiz" dedi. Reis ile ilgili kamuoyunda duyduklarına inanan ama karşı karşıya gelip, tanıdıkları zaman "Evet gerçekten böyle değilmiş, biz haksızlık yaptık, yanlış düşündük." diyen yüzlerce insan tanıdım. Bence Reis, Türkiye'de sessiz otoritedir. Bu sessiz otoritesinden ve isminin büyüklüğünden faydalanmak isteyen, (Her nereye koyarsanız koyun adlarını ben onlara bir sürü cüruf takımı diyorum.) Reis ile hiç oturmamışlar, bir bardak çay içmemişler, bir masada yemek yememişler, ismini duymuşlar ama kamuoyunda bir şeyler konuşma haklarını kendilerinde buluyorlar.

Türkiye'nin muhtelif yerlerinde Reis ile dostluğumuzu bilenler, mesela Kars'ta bir sıkıntı olsa ya da Reis'in isminin geçtiği bir konu olsa bizi ararlar. "Ya böyle böyle birisi var Reis'in akrabasıyım diyor, gelmiş burada benim dükkanıma şunu bunu yapıyor" diyorlar. "Ya kardeşim tokatlayın, ağzına burnuna vurun, yollayın. Gidin, devlete şikayet edin." Diyorum.

HAKAN TÜRK:
Bu görüşmeleri yaparken, bazı arkadaşlara sorduğum gibi size de aynı soruyu yönelteceğim. Bir insan bir işadamı da olsa, bir siyaset adamı da olsa, bir kabadayı da olsa, bir ne olursa olsun cezaevinde bir iki yıl kaldığı zaman unutulur. Sedat Peker, bir fiil on yıl yattı. Bırakın unutulmayı nasıl bir taşı suya atarsın, dalga dalga büyür ise Sedat Peker'in etrafında var olan o insanlar dalga dalga büyüdü.
Demek ki kendisi belki bedenen cezaevindeydi ama herhalde ruhen dışarıdaydı. Bazı insanlar vardır, ne yaparsanız yapın yıldıramazsınız. Hani ölümle bile gözlerini korkutamazsınız, hapishane ile de onları yıldıramazsınız. O kişiliği ben, Sedat Peker'de gördüm.
ZEKİ MAYİ:
Reis'in bu noktada alışılmışın dışında ezber bozan bir yapısı var. Bende cezaevinde yattım. Ben cezaevinde yattığım zaman günü nasıl geçireceğiz, ayı nasıl dolduracağız, diye düşünürdüm. Cezaevinde yatan insanların büyük bir bölümü günlerin geçmediği konusunda ciddi psikolojik sıkıntı içerisinde olurlar. Dolayısıyla bu onlarda farklı etkiler yapar. Reis, cezaevinden çıktıktan sonra sohbetimiz oldu. Dedi ki "Başkan bana cezaevinde gün yetmiyordu, gerçekten gün yetmiyordu. Cezaevindeki bütün mahkumlar günü nasıl geçireceklerini bir gün evvelinden hesap ederken, bense günün bana yetmemesinden dolayı büyük rahatsızlık duyuyordum. Onun için her şeye, her yere, herkesle planlı bir çalışma içerisinde oluyordum." dedi. Reis olmak, sadece birilerinin sana söylediği söylem ve eylemle olmuyor. Bazı şeyler doğuştan yetenek gerektiriyor. Reis'te de böyle bir yetenek var. Reis, cezaevinden çıktıktan sonra daha bir enerjik gördüm onu.Gerçekten cezaevinde gün ve saatler ona yetmemiş.
HAKAN TÜRK:
Ben yaptığım araştırmalarda şunu gördüm. Cezaevine on bin tane mektup geliyorsa beş bin Sedat Peker'e geliyormuş. Nasıl olur bu kadar mektup gelir diye herkesin dikkatini çekmiş. Cezaevinde siz ne kadar yatmıştınız Zeki Bey? ALLAH kimsenin başına vermesin, bir gün dahi olsa hürriyetten yoksun olmak güzel bir şey değildir.
ZEKİ MAYİ:
Fazla yatmadım, ALLAH'a şükürler olsun.Üç aya yakın yattım. Hiç kimsenin yatmasını da istemem. Her ne kadar ona itham edilen söylemler olsa da bir keresinde kamuoyunda "Uyuşturucuyla mücadele eden baba" diye çıkan manşeti hiç unutmuyorum. Eğer bir insanın gönlünde insan sevgisi yoksa o insan gariban dostu değilse, insanlara katkıda bulunmak şöyle dursun, uyuşturucu ile mücadele etmez, aynı zamanda uyuşturucudan geçinir. Türkiye'de ve dünyada bilinen bir gerçek vardır.Kendine baba diye atfedilen tabir ile yaşayan insanların büyük bir bölümü oralardan beslenir. Türkiye'de hem baba dedikleri hem de uyuşturucu ile mücadele başlatmış bir insan olması, Türk Milleti'ne olan sevgisinden, insana olan sevgisinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bir başka şey 17 Ağustos'ta Türkiye'de bir deprem oldu. Orada Sedat Peker Şirketler Grubu'nun kurduğu bir aşevi oldu. Her gün binlerce insana oradan yemek verildi, binlerce insana kumanya dağıtıldı. Bunlar Türkiye'de çok görülmüş, yaşanmış şeyler değil. Reis tarafından ramazan yardımları, Kurban Bayramı'nda kurban kesmesi için insanlara kurbanların gönderildiği Anadolu'da birçok il biliyorum. İnsanların Reis'e sunduğu sevgi çemberi, yaptığı karşılıksız yardımlardan geliyor. Sosyal medyaya baktığınız zaman siyasi parti genel başkanlarının, sosyal medyadaki takipçileri 300 bin civarıyken, Reis'in takipçileri 900 bin. Bu Türk Milleti'nin ona verdiği değeri, sevgiyi, saygıyı gösterir aynı zamanda. Bu noktada ben Zeki MAYİ olarak dostluğundan, Türk Milliyetçisi oluşundan ve bölgemizin çocuğu oluşundan ayrıca bir mutluluk yaşıyorum.
HAKAN TÜRK:
Cezaevlerinde yatan güçlü insanlar bir şekilde oradakilere hükmetmek ister. Sedat Peker'in yattığı cezaevlerinde ise tam tersi... Örnek vermek gerekirse; kendisine duydukları sevgiyle insanlar namaza başlıyorlar. Mesela birçok gençlerle konuştuğumda "Ben diyormuş, sizlerden hiçbir şey istemiyorum. Size burs veriyorum, sadece okuyun. Siz okuyun bu devlete, bu millete, bu memlekete faydalı bir insan olun, bunu istiyorum ve bunu bekliyorum.Başka bir şey beklemiyorum.” dediğini duydum. Mesela belli vakıflar,şirketler vardır. Burs verirler ve burs verdiği insanları köleleri gibi görürler, kendi kontrolleri altında piyon olarak görürler. Sedat Peker'de tam tersi; onları böyle evladı, kardeşi yani bir akrabası gibi görüp, izzeti nefsini gururunu rencide etmeden onlara destek oluyor.
ZEKİ MAYİ:
Az önce dediğimiz gibi insana yatırım. İnsana yatırım yapmak; ülkesine, milletine, vatanına ve inançlarına yatırımdır. İnsan ne kadar eğitimliyse ne kadar meselelere vakıf ise; o kadar kendi geleceğini, milletinin ve devletinin geleceğini planlayan demektir. Reis, yetiştiği Türk Milliyetçiliği çerçevesindeki organizeleri en iyi bilenlerdendir. Buna inançlarının yüklemiş olduğu sorumlulukları da eklediğimizde, geleceğin Türkiye'sinde ve kendi sosyal çevrelerinde daha kültürlü, daha sağlıklı, daha mutlu, okuyan insanlar olacağını düşünüyorum.
HAKAN TÜRK:
Sedat Peker, etrafındaki gençleri hep okumaya teşvik ediyor. Yani okuyun, okuyun, okuyun… Bu çok güzel bir şey. Bu ülkede eğitimli olup, bu ülkeye faydalı bir insan olmak.
ZEKİ MAYİ:
Terör örgütünün dağda kullandığı o insanların büyük bir bölümü eğitimden yoksun insanlar. O insanlar eğitimli olmuş olsa hiçbir şekilde onların dağa çıkması, o terör örgütünün bir parçası olması mümkün değildir.
HAKAN TÜRK:
Peki Zeki Bey, milletin bilmediği Sedat Peker ile ilgili herhangi bir anekdotunuz aklınızda kalan bir olay var mı?
ZEKİ MAYİ:
Vatandaşın bilmediği özellikle Türk Dünyası ile ilgili çok ciddi gayretleri var. Çeçenistan ile ilgili oradaki insanlarla birlikteliği onlara karşı, Kafkas ülkeleriyle ilgili, kendisinin Kafkas kökenli olması, Kafkas dünyasıyla ilgili yakın ilişkilerini, yakın hizmetleri… Tabii ki vatandaş, bir Sedat Peker ismiyle karşı karşıya... Medyadan duyduğu Sedat Peker, bir tanıdığının anlattığı (O tanıdığı kişinin Sedat Peker ile kendine göre ne çıkar ilişkisi varsa) Sedat Peker. Ama gerçek Sedat Peker, ne medyanın onun üzerine atfettiği, ne de onun gıyabından konuşan (Siyasi kimliklerden tutun, bürokratik kimliklere kadar.) ona yaptıkları çirkin iftiralar noktasına kadar duyup, tanıdıkları Sedat Peker değildir. Birde başka bir dünyada, Türk Dünyası ile ilgili Türk Cumhuriyetleri ile ilgili çok ciddi hizmetleri bulunan bir Sedat Peker var.
BİR UMUTTU YAŞAMAK
SEDAT PEKER


Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.