Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

7 Haziran; ya istikrar, ya kriz!..

 Seçimlerde liderlerin karizması (toplumu etkileme gücü) ve seçim taahhütleri seçmenin kararında belirleyici bir kıstas…
Bütün partiler seçim yarışını iz bırakacak cazip sloganlar ve taahhütlerle yürütüyorlar.
 
Ak Parti yaptıklarını teminat gösterip gelecekte iktidar sorumluluğu ile yapacaklarını anlatarak seçmenin karşısına çıkarken diğer partiler muhalefet sorumsuzluluğu ile mesnetsiz taahhütlerle seçmeni iknaya çalışıyor. 
 
Partilerin seçim beyannameleri ve taahhütlerine bakılınca, sanki Türkiye seçmeni sırf dünyalık için, maddi menfaatleri doğrultusunda rey kullanıyor... Sanki Türkiye milleti maddeci bir toplum oldu!
 
Ancak Ak Parti iktidarı bu mantığın pek de doğru olmadığını gösteriyor. 
Bugüne kadar girdiği bütün seçimlerden reylerini artırarak çıkan Ak Parti’nin bu seçimde bir miktar rey kaybedeceği tahminler arasında.  
Şayet seçmen sadece dünyevî menfaatleri beklentisiyle rey kullanıyor olmuş olsa; dün Ak Parti’ye rey vermiş olan seçmen gördüğü ve bizzat istifade ettiği maddî hizmetler karşısında nasıl olur da bugün Ak Parti’ye rey vermemeyi düşünmüş olabilir?
İktidarsa iktidar… Menfaatse menfaat!.. O zaman reylerde neden düşüş tahmin ediliyor!
 
Evet, vatandaş aldıklarına değil, almadıklarına/alamadıklarına bakıyor.
Hükümetin elinde geniş imkânlar ve yetkiler olsa da nihayet bir yere kadar… Vatandaşın ihtiyaçları ise sınırsız!
Herkesin bütün ihtiyaçlarının karşılanamaması normal… Buna, bazı Milletvekilleri ve parti idarecilerinin hissî davranışları sebebiyle hizmetlerinden adil ve eşit şekilde dağıtılamaması eklenince tablo daha da netleşiyor… Ayrıca partililere yeterli sevgi ve saygının gösterilememesi de işin tuzu-biberi!
“Efendim, aday tespitlerindeki hataların bunda etkisi yok mu?” denilirse; bu, bütün partiler için geçerli bir husus. 
Ancak adaylar önemli olmakla beraber, mahalli seçimlerin aksine genel seçimlerde adaylardan ziyade partiler belirleyici olmakta. 
 
İfrata kaçmamak gerekir!..
İslam aşırılığı yasaklar… Müslüman öfkesinde de ölçülü olmalı.
İnsan öfkelenebilir… Kızabilir… Tavır koyabilir… Lakin ifrata kaçmamak gerekir!
Bazı milletvekilleri ve teşkilat mensuplarının bazı davranışları ve icraatları sebebiyle kalbi kırılanlar olabilir… Adayları tasvip etmeyip gönül koyanlar olabilir! 
Ancak öfkemiz aklımızın önüne geçmemeli… Pireye kızıp yorganı ateşe atmamalı! 
 
Seçimlerde adayların şahsiyeti önemlidir. Zaten aday tespitlerinde genel merkez, bu sebeple oldukça ince eleyip sık dokumaya çalışıyor. Buna rağmen bazı isimlerde isabet edilmemiş olabilir. 
Adaylar listeye kendileri zorla girmiyor... Önseçim yapan partilerin dışında aday listeleri liderlerin tensibi ve kararı ile şekillendiğine göre adaya kızıp partiye rey vermemek bir bakıma parti genel başkanını protesto etmek demektir. Adeta “Siz misiniz bu adayları gösteren, ben de rey vermiyorum, varın alın boyunuzun ölçüsünü” demektir! 
 
Parti tercih ve ret gerekçesi!..
Bir parti, liderinden genel merkez dâhil taşradaki bütün teşkilat birimlerine kadar bir bütün olarak değerlendirilmeli… Keza yaptığı icraatlar artı ve eksileriyle birlikte ele alınmalı. Ticarette bir kaide var: 49 masrafa karşılık, 51 hâsılat var ise  %2 kârlı demektir. Siyasette de aynı kaideye dikkat etmek gerekir.
Bazı milletvekili veya adaylara yahut birkaç teşkilat mensubuna kızarak bir partiyi toptan silmek ne derece sağlıklı hareket olur?
Yine, programını ve kadrosunu tasvip etmediği bir partinin bir adayını beğenerek o partiye rey vermek ne derece isabetli olabilir?
Tanıdığın yüzlerce kişi içinden birilerine kızıp daha önce rey verdiğin partiye bugün rey vermemek!.. Tanımadığın yüzler kişi arasında tanıdığın bir kişi yüzünden bugüne kadar hiç rey vermediğin, programını beğenmediğin, liderine güvenmediğin partiye rey vermek!..
 
Daha önce rey verdiği partiye bu seçimde rey vermeyi düşünmeyen seçmen, ister hiç rey kullanmaya gitmesin, ister başka bir partiye rey versin; bu hareketinin kimlerin işine yaradığını iyi hesap etmeli.
 
 “Bir çivi bir nal, bir nal bir at, bir at bir savaş..” misali; “Bir rey bir milletvekili, bir milletvekili bir hükümet..” demektir.
 
Bir reyin (bir seçmenin) kıymeti, bir milletvekilinin bir rey farkıyla seçim kazandığı veya bir rey farkıyla seçimi kaybettiği anda daha iyi anlaşıldığı gibi bir milletvekilinin kıymeti de hükümetin güvenoyunu bir rey farkıyla alması veya kaybetmesi hallerinde anlaşılacaktır!
 
7 Haziran; ya istikrar, ya kriz seçimi olacaktır!..
Bu seçimde partilerin aldıkları rey; 8 Haziran sonrası istikrarın veya krizin göstergesi olacaktır.
8 Haziran’dan itibaren kimse adayları konuşmayacak, hangi parti ne kadar milletvekili çıkardı, kaç rey aldı, o tartışılacak.
Bilhassa Ak Parti % 45 altında rey alacak olursa, hükümeti kursa dahi muhalefet partilerinin ve dış odaklı şer güçlerinin hedef tahtasına konulacaktır. 
 
“Efendim, her seçimde iyi niyetle bazıları aynı şeyi söylüyor: “Aman istikrar bozulmasın, kriz gelmesin!”
İyi, güzel de.. Bir tarafta partiyi şahsi şirketleri gibi değerlendirip, iktidarın ve partinin gücünü şahıslarına ve yakınlarına rant vasıtası olarak kullananlar var… Bunlar lidere, genel başkana yakın olduklarından aday tespitlerinde de etkili oluyorlar… Yanlış aday tespitleriyle seçim de kaybetseler, isabetsiz ve ehliyetsiz bürokratik atamaları ve teşkilat kuruluşlarıyla seçmenlerden tepki de alsalar, bunlardan hesap soran olmuyor. Bırakınız bunlara millet sandıkta hesabını sorsun!” diyenler olursa, deriz ki:
Bunlar bütünü temsil etmiyor… Her kurumda, her kuruluşta bu tipler vardır. Dün vardı, bugün olduğu gibi yarın da olacaktır. Muhtemelen genel merkez yetkilileri alınması gereken dersi seçim sürecindeki hareketlerden zaten almıştır. 
Akıl; iyiyi, güzeli, faydalıyı bulmaya yarar… Hatta iyiler arasında en iyiyi, faydalılar arasında en faydalıyı bulmaya yarar. 
Herkes yaptığının hesabını er veya geç verecektir.
Bizler de kendi sorumluluğumuzu düşünerek hareket etmeliyiz.
Başkalarının yanlış hareketleri, bizleri yanlış hareket yapmaya sevk etmemeli.
Kaldı ki ister siyasi parti olsun ister herhangi bir kurum, birkaç yanlış kişi veya yanlış hareketler sebebiyle karalanmamalı, gözden çıkarılmamalı.
 
Netice itibariyle 7 Haziran seçimleri; ya istikrara evet ya da krize davetiye referandumu olacaktır!
İstikrara evet diyenler; “Elhamdülillah, bu istikrarda benim de payım var” diye mutluluk duyacaklarken…
Krize davetiye çıkartanlar; “Ey vah, bu krizde benim de payım var” diye herhalde hayıflanacaklardır!
 
"Muhakkak ki İslam İslam olamaz cemaat olmadıkça.. Ve cemaat cemaat olamaz, emir olmadıkça.. Ve emir de emir olamaz, ona itaat olmadıkça." Hz. Ömer (r.a.) 
 
Vesselam…
05 Haziran 2015 / 18 Şaban 1436
 
Önceki ve Sonraki Yazılar