Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

“Kültür Yozlaşması: Tişört Yazıları”

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından Diyanet Aile Dergisinin Aralık/2014 sayısında Yrd. Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci (Selçuk Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı) “Kültür Yozlaşması: Tişört Yazıları” başlığıyla bir yazı kaleme almış...
 
Yazıda; millî, dinî, manevî ve kültürel değerlerimizle alay eden İngilizce mesaj yazılı tişört giyen gençlerin; “giysisinin üzerinde ne yazdığını hiç merak etmediğini, araştırmadığını sadece rengini, modelini beğendiği ya da hediye edildiği için giydiği” tespitiyle, çarpıcı örnekler veriliyor…
 
- “Born to... Rock drnk and fuck” (Dünyaya içmeye, dans etmeye ve cinsel ilişki kurmaya geldik)…
- “God’s busy... Can I help you?” (Tanrı meşgul, ben yardımcı olabilir miyim?)…
- “Erkek arkadaşım kasaba dışındı, Erkek arkadaşım gelmeden öp beni.”
- “Muhtemelen Tanrı yok, Endişelenmeyi Bırak, Hayatını yaşa.” 
- “Hayat Eğlencedir, Uyuşturucuya Güven.”
Ne gariptir ki, Sayın Küçükbezirci  2010 yılından buyana 4 yıldır bu tişört yazıları üzerinde bir hayli seminerler vermiş, yazılar yazmış, ilgi ve yetkililerin dikkatini çekmiş olmasına rağmen hala bir arpa boyu yol kat edilememiş!..
Daha da garip olan; gençlerin bu tişörtlerle camide cemaatle aynı safta namaza durmaları!..
İşte kültür emperyalizminin acı meyveleri…
 
Şimdi bu acı tablo karşısında, sorulması ve sorgulanması gerekmez mi?..
- İnanç değerlerimizle ve kültürümüzle alay eden, hakaretamiz ifadelere yer verilen bu tişörtleri sadece üzerlerinde taşıyan gençler mi sorumludur?
 
Diyelim ki, Türkiye laik bir ülke… İslamî değerlere inanmayan ve kültürümüzü benimsemeyenler bilerek bu tişörtleri giymiş olabilir…  Yabancı dil bilmeyen bazı Müslüman gençler de moda uğruna, şuursuzca bu tişörtleri giymiş olabilir…
 
Peki, bu tişörtleri üreten, pazarlayan ve satan mağaza sahiplerinin, Esnaf ve Ticaret Odalarının, 
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, Vali ve Kaymakamların; hiç mi yetki ve sorumlulukları yoktur?
 
Bu tişörtü üzerinde bulunan gençlerin etrafında hiç duyarlı bir arkadaşı da mı yoktur? 
Bu gençlerin aileleri, anne ve babaları; evlatlarının giyimleriyle hiç ilgilenmezler mi?
Diyanet İşleri Başkanlığının (Aile Dergisinde bir yazı yayınlamakla) sorumluluğu bitmiş mi demektir? 
 
Acaba, İngilizce yazıların Türkçe karşılıkları tişörtlere yazılsa, ABD, İngiltere ve Avrupa ülkelerine ihraç edilse; İngiliz ve batılı gençler bu tişörtleri giyip sokaklarda dolaşırlar mı?
Dahası, batılıların ve İngilizlerin inanç ve kültür değerleriyle alay eden Türkçe yazılı bu tişörtlerle kiliselerde ayinlere katılırlar mı veya katılabilirler mi? 
Batılılar bu tişörtlerin ülkelerinde imaline veya ithaline müsaade ederler mi?
 
Âcizane bizler de sorumluluğumuz gereği kısmen de olsa bu mes’elede bir tuzumuz olsun istedik…
 
Vesselam…
27 Aralık 2014 / 05 Rebîulevvel 1436
www.facebook.com/ahmedcitlakoglu
 
***
“Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.” (Hz. Mevlana)
 
Cumhurbaşkanına hakaret suç değildir!.. Hakaretten gözaltı bile yapılmaz!..
 
Bugün Gazetesi yazarı eski savcı Gültekin Avcı bir twitter atmış; “16 yaşındaki öğrencinin RTEye hakaretten tutuklanması tam bir hukuk cinayeti Hakaretten gözaltı bile yapılmaz Ama burası AKP Muz Krallığı.”
 
Gültekin Avcı bir hukukçu… 17 Aralık Paralel Yapı operasyonundan önce İslamî camianın desteklediği, TV tartışma programlarına davet ettiği bir şahsiyet idi… Görülen o ki,  paralel yapı tartışmalarından sonra tercihini cemaatten yana kullanmış, onların safında yer tutmuş.
Bu duruş,  pek de yadırganacak bir tavır değildir… Ama cemaat saflarında yer almak, kişiye devlet başkanına hakaret hakkı verir mi? 
 
Bir hukukçu, hakaret ve nezaketin ne olduğunu, açık ve gizli hakaretin nasıl yapıldığını herkesten daha iyi bilir…
 
Öyle bir twitter ki birden çok hakaret, istihza 
ve suç!..
- Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “RTE” diye simgelemek…
- Türkiye Cumhuriyeti Devletini “AKP Muz Krallığı” olarak tarif etmek…
- 16 yaş ve altındakileri devlet başkanına hakaret etmeye ve suça teşvik…
- 16 yaş ve altındakileri kendisine hakaret etmeye davetiye çıkartmak…
Bu ifadelerde hakaret ve suç yok öyle mi?
 
16 yaşındaki çocukların ceza ehliyeti, ceza sorumluluğu yok mudur?
Değil 16, 15 ve altı yaşlarında dahi olsa, çocukların ceza ehliyeti yoktur diye suça mı teşvik edilmesi gerekir?
 
“Mademki 16 yaş ve altında olanların hakareti suç değilmiş, tutuklanmayacakları gibi gözaltına da altına bile alınamayacakmış(!)" düşüncesiyle (bu twitter’in tahriki ile) eğer 16 yaş ve altındaki bazı gençler Gültekin Avcı’ya hakaret için sıraya girecek olurlarsa, kendisi bu gençlere teşekkür mü edecektir?
 
Gerçi Müslüman gençler böyle bir hataya teşebbüs etmezler… Onlar hataya hata ile, hakarete hakaret ile karşılık verilmeyeceğini bilirler. 
 
TCK’nun hakaretle alakalı maddeleri:
Madde 125: “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Madde 299: “Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Madde 301: “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
 
Türk Ceza Kanunu’ndaki hakaretle alakalı bu açık hükümlerin tutuklama gerektirecek bir suç olmadığını bir eski savcı bilmez mi? 
Herkesten iyi bilir… Bilir bilmesini de, demek ki paralelci olmak insana bildiğini de unutturuyor!.. Belki de gözleri kör ediyor, kişinin aklını başından alıyor!
 
Vesselam…
25 Aralık 2014 / 03 Rebîulevvel 1436
www.facebook.com/ahmedcitlakoglu
***
“Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır. “ (Hz. Ali)
 
"Özür dileriz, buraya Müslümanlar giremez!"
Avustralya'nın Queensland eyaletindeki bir kasabada restoran sahibi, “Kartal Yuvası Bar ve Izgara” adlı restoranın tabelasına ''2 bin sene önce Hazreti İsa suyu şaraba değiştirdiği için haber başlıklarına çıkmıştı. Gelenek devam ediyor, biz de parayı biraya çeviriyoruz. Özür dileriz, Müslümanlar giremez''  diye yazmış.
 
Bu yazısından dolayı Avustralyalıyı eleştirmek mi, yoksa dürüst işadamlığından dolayı takdir ve tebrik etmek mi gerekir?
 
Adam haklı sayılmaz mı?.. Açıkça nezaketen “Ey Müslümanlar burası size göre değil!..  İçeri girince şaşırmayasınız ve ‘bunu bize nasıl yaparsınız?’ diye sitem etmeyesiniz diye sizleri önceden ikaz ediyorum, özür dilerim” diyor!..
 
“Hiçbir köpek görmedim ki, başka bir köpeğin karşısında baş eğsin!” (Muhammed İkbal)
 
Vesselam…
24 Aralık 2014 / 02 Rebîulevvel 1436
 
Önceki ve Sonraki Yazılar