Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Milletvekilliği adaylığı için istifaya hazırlananlar!..

 07 Haziran 2015 tarihinde yapılacak olan Milletvekili Genel Seçimlerinde aday adayı olmak isteyen kamu görevlilerinin, 10 Şubat 2015 tarihine  kadar  bulundukları  görevlerinden istifa etmeleri gerekiyor.  
 
Milletvekilliği, demokratik sistemde memlekete ve millete hizmet noktasında ulvi ve şerefli bir sıfat…
Bu sıfat, iktidar partisi saflarında doğrudan hizmet imkânı bahşettiği için çok daha anlamlı. Haliyle genel seçimler yaklaşırken nice hizmet aşığı insanımızın bu sıfatı elde etmek için yarışa girmesi pek yadırganmaz.
İktidarıyla muhalefetiyle bütün siyasi partilerin genel merkez yönetiminin de aday tespiti çalışmalarında  ‘sık eleyip ince dokuması’ da gayet tabiidir.
Bu sebeple olmalı ki adaylık için istifası zorunlu görevlilerden “siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkanları,  belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri ile memur statüsündeki görevliler” iktidar partisi olması hasebiyle Ak Parti’de muhtemelen özel bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır!
Mesela teşkilat kongrelerinden veya mahalli seçimlerden önce genel merkez yetkililerince istişareler neticesinde tespit edilip genel başkanın (bazen başbakanın bizzat görüşerek) tensibiyle aday gösterilen belediye başkanı veya il-ilçe başkanlarının genel başkanın muvafakati olmadan vazifelerinden istifa etmeleri, acaba nasıl yorumlanacaktır?!..
 
Bu başkanlar:
-  “Sayın Başbakan sizlere geçici bir süre (bir yıllığına), genel seçimlerde aday olmanız şartı(!) ile mi vazife vermişti?”…
- “Sizler bugün, Başbakanın sizlere emanet ettiği başkanlık vazifesini ve vazife mahallini (teşkilatı ve belediyeyi) sizleri atayan irade ile istişare etmeden bırakıp gidebiliyorsanız, yarın şayet milletvekilliği sıfatını taşımış olursanız (başka bir sebeple(!) bırakıp gitmeyeceğinizden) nasıl emin olunacaktır?” gibi bir sorgulamanın acaba muhatabı olabilirler mi?
 
Yine daha bir yıl önce il genel meclisi üyeliği için seçmenden yetki alanlar, yetki süreleri henüz dolmadan istifa edip bu defa milletvekilliği için seçmenden yetki istemeye kalktıklarında… Seçmen onlara; “sizler hizmet için bizden bir yıl önce vekalet istediniz biz de verdik, siz vekalet akdinizi bize sormadan tek taraflı olarak adeta “size hizmet sunmayacağım” dercesine fesih ettiniz… Bu defa milletvekilliği için yeni vekâlet istiyorsunuz… Dün ne hizmetinizi gördük ki, yarın ne hizmetinizi göreceğiz?” diye acaba sormazlar mı?
 
Keza başbakan veya bakan tarafından nice kabiliyetliler arasından özel olarak seçilip atanan;  müsteşar, müsteşar muavini, genel müdür, özel kalem müdürü veya bu konumdaki sair üst bürokratlar, şayet onları atayanların muvafakatini almadan veya yeşil bir ışık görmeden istifa edip iktidar partisinden aday olmaya kalkarlarsa; siyasi iradeye karşı güven sarsıcı bir hareket yapmış olmazlar mı?
 
Bu nevî üst bürokratların muhalefet partilerinden aday olmak istemeleri ise farklı yorumlara vesile olacaktır: 
- Demek ki iktidar partisi o kadar demokratik ve adil davranıyor ki, vazife verirken “benim partimdendir, muhalefettendir” gibi bir ayırım yapmıyor, vazifeyi ehline veriyor!
- Bu nasıl bir vazife anlayışıdır ki, Ak Parti en mahrem ve kritik mevkilere bile kendi siyasi düşüncelerini paylaşan değil, muhalefet partilerinin siyasi düşüncelerini sinelerinde taşıyan adamları yerleştirmiş?  Bu bürokratlar vasıtasıyla yapılmış hizmetlerin sıhhatinden veya güvenilirliğinden acaba ne derece emin olunabilir?
-  Bu bürokratlar iyi ki muhalefetten aday odular da kendilerini ifşa ettiler. Yoksa daha nice yıllar muhalefet adına bulundukları mevkilerde hizmet etmeye devam edeceklerdi!
 
Siyaset kurumuna güven zedelenmemeli…
Bugün siyaset kurumuna güven kalmadığından sıkça şikâyet edilir…
Bunda acaba bugünün etkili siyasetçilerinin dünün bürokratlarından oluşmasının bir etkisi olabilir mi?
Şayet öyleyse, bugünün bürokratlarının da muhtemelen yarının siyasetçileri olacak olması; siyasette güvensizliğin giderilemeyeceği anlamına gelmez mi?
 
Çözüm…
İnsan kolay yetişmiyor. 
Ak Parti, yıllarca denediği, güvendiği üst bürokratlarının harcanmasına müsaade etmemeli…
Milletvekili seçilmesini istediği, parti grubunda hizmetlerinden istifade etmeyi düşündüğü güvenilir ve güvendiği bürokratlarına yeşil ışık yakıp onların istifalarına zemin hazırlamalı… Lakin listeye giremeyecek olan kalifiye bürokratların ayrılmalarına da göz yummamalı.
 
Geçen dönemlerde adaylıklarına yeşil ışık yakılıp da istifası istenilen, hatta son güne kadar kesin listede ismi geçen nice güzide şahsiyetlerin son gecede listeden çıkartıldıkları, o saate kadar ismi duyulmayan şahısların listelere girdiği; dün, seçim dönemlerinde iddia edilirdi, bugünlerde ise bu iddialar tekrar hatırlanmaktadır!
 
Kalifiye bürokratlar ve özellikle istikbal vadeden genç siyasetçiler de değil yeşil henüz yeşil öncesi sarıyı görmeden bulundukları mevziiyi terk etmemeli!
 
Bu sebepledir ki adaylık için istifayı düşünen özellikle üst bürokrat ve aktif siyasetçiler, gözlerini dört açarak kararlarını bir daha gözden geçirmeliler.
 
Devesini bir tutam otla çağırıp sonra ona otu vermeyen adamın rivayet ettiği hadis hakkında;“devesini aldatan bizi de aldatır, böyle bir şahıstan hadis alamam” diyen İmamı Buhari’nin bu hassasiyeti,  acaba bugünün siyasetinde de kıstas olabilir mi? 
 
Ne mutlu adaylık için özel davet gönderilen bürokrat ve siyasetçilere!..
Ne mutlu mal, makam ve şeref hırsıyla gözleri kör olmamış hizmet aşıklarına!..
Aldatan ve aldatılanlardan olmamak temennisiyle…
 
“Amirlik isteme; İstemeden sana reislik teklif edilirse, yardım görürsün. 
Eğer istemek suretiyle bir mevkiye geçersen yardımsız, acziyet içinde kalırsın.”  (Hadis-i Şerif)
 
Vesselam…
26 Ocak 2015 / 05 Rebîulâhir 1436 
 
Önceki ve Sonraki Yazılar