Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Sahte Mürşit… Sahte Şeyh!..

 Günümüzde her şeyin hakikisi olduğu gibi sahtesi de bulunuyor… Hatta sahteleri hakikisinden daha çok!
Tarikatta da hakiki mürşit ve şeyh olduğu gibi mürşit ve şeyhin de sahtesi bulunmaktadır.
Hakiki bir marka; orijinaldir, kalite demektir, güven demektir. 
Aynı isim ve logo altında piyasaya sürülen kalitesiz mallar; taklittir, sahtedir.
Taklit markalı sahte ürünleri piyasaya sürenler; sahtekârdır, ahlaken ve hukuken suçludurlar… Ticarî ve Hukukî denetime tabidirler.
 
***
Sahte ve hakikat ayırımında ölçü nedir?
Bir şeyin sahtesi hakikisinden nasıl ayırt edilir?
Bir müessese ve emtia grubunda TSE damgası, bir kalite ve güven ölçüsüdür…
Bir meslek ve sanatta resmi bir belge ve diploma,  bir kalite ve güven ölçüsüdür.
 
Peki, bir mürşidin, bir şeyhin hakikisiyle sahtesi nasıl anlaşılacaktır?
Tarikat, mürşit, şeyh, mürit; geçmişte olduğu gibi günümüzün de, hatta geleceğimizin de bir gerçeğidir.
 
Tarikat ve tasavvuf; Müslümanlar için önemli bir müessese… Bunu yok sayamayız. Bunu hafife alamayız!
Ancak, sahte tarikat ve şeyhlerini gösterip hakiki tasavvuf ehli, hakiki tarikat şeyh ve müritlerini de saf dışı edemeyiz!
 
***
Bugün Fethullah Gülen’in sahte, hatta sahteliğinde ötesinde hain bir şeyh olduğu tescillenmiştir.
Dün, Gülen ile irtibatlı ve iltisaklı her kim olmuşsa, bugün onların tamamı takipte! 
 
Peki, F.Gülen, yıllarca gözyaşlarıyla peygamber kıssalarını anlatmasının etkisiyle onun etrafında toplanan (eksiğini gören ve kurtuluş için bir arayış içinde olan) Müslümanlar bugün suçlu görülürken, o Gülen’e yıllarca sohbet imkânı veren, sohbetine mani olmayan siyasetçi ve bürokratların sorumluluğu ne olacaktır?
 
Keza, devlet ruhsat vermiş; dershane ve kolej açtırmış, radyo ve tv kanalları kurdurmuş, gazete ve dergi yayınlatmış… Onların dershanelerinde ve kolejlerinde okuyanlar devlette el üstünde tutulmuş… Ve yıllar sonra, devlet müsaade ettiği için, devlet müdahale etmediği için o müesseselerde çalışanlar, oralara daha iyi eğitim alsın diye evlatlarını gönderenlere bugün ticarî, siyasî ve bürokratik sahalarda hayat hakkı tanınmazken, o paralel yapıya bu imkânları tanıyanlardan hesap sorulmaz ise; bu, Gayretullah’a dokunmayacak mıdır, toplum vicdanını zedelemeyecek midir?
 
***
F.Gülen, Türkiye’de tek midir?.. 
Onun kadar organize olmasa da, İslam literatüründe bahsedilen hakiki tarikat ve mürşitlik kıstasına uymayan, “ben şeyhim, ben mürşidim” diyerek arayış içinde olan Müslümanların zaaflarını istismar eden sahte şeyhlerin durumu ne olacaktır?
 
Bu sözde şeyhlere bugün müdahale edilmez ise, yarın F.Gülen misali mağdurlar ortaya çıkarsa bunun sorumlusu kimler olacaktır?
 
“Bir kimsenin ilmi, kendisini Allah’ın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir.” (İmam-ı Azam)
 
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu  
13.05.2017 / 17 Şaban 1438
 
Önceki ve Sonraki Yazılar