Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Tekrar seçim, siyasî tabloyu ne kadar değiştirir?

 1 Kasım’daki tekrar seçim: Bir yılda ikinci genel seçim… Siyasî partilerin uzlaşamamalarının doğurduğu mecburi bir seçim!
Seçimlerde adayları parti genel merkezleri belirlerken, seçimin neticesini millet belirliyor. Milletin gücü seçimlerde belli oluyor… Seçim; bir manada “Millet ne diyorsa o!” demektir.
Türk Milleti, 2,5 ay önce son sözünü söyledi, noktayı koydu… Millet yanlış mı karar verdi? Hayır.
Lakin görünen o ki, siyasetçiler; milletin kararını yanlış okudular, milletin mesajını doğru anlayamadılar!
 
Millet, 7 Haziran’da Ak Parti’ye; hizmetlerini genelde tasvip etmekle beraber 13 yıllık iktidarın verdiği rehavetten dolayı kendini biraz sorgulaması için bir ikaz mesajı göndermişti!
 
Muhalefet partilerine de (hususen HDP ve MHP’ye) Ak Parti’nin eksikliklerini tamamlamaları için bir kredi vermiş, bir fırsat tanımıştı! Lakin muhalefet partileri bu krediyi iyi kullanamadı, fırsatı iyi değerlendiremediler.
 
Muhtemelen 1 Kasım’da, öncelikle HDP ve MHP’ye; “Sizler ki, 7 Haziran’da verilen krediyi kullanmayı beceremediniz, bundan sonra verilecek kredileri de yerinde verimli kullanamayacak ve israf edeceksiniz” düşüncesiyle, verilen kredi iptal edilecektir! 
***
Seçime gitmekteki gaye milletin tercihini öğrenmek ise, millet 2,5 ay önce tercihini yapmış, kararını vermiş iken,  2,5 ayda ne değişti ki milletin tercihinde de bir değişiklik olsun!
 
7 Haziran’da verilen mesaj malum… Hiçbir partiye tek başına iktidar imkânı verilmedi.
Milletin siyasî partilere verdiği “Kendinize ait bazı katı prensiplerinizden feragat edin...  Anlaşın, birbirinize tahammül edin ve bir koalisyon hükümeti kurun!” mesajı, maalesef doğru okunamadı. 
***
1 Kasım’da siyasi tabloyu belirleyecek ve değiştirecek olanlar; yine Ak Partililer olacaktır…
Özellikle 7 Haziran’da HDP ve MHP’ye (hangi sebeple olursa olsun) emaneten gitmiş olan seçmenler; siyasi tablonun mimarları olacaktır.
***
Ak Parti’nin tekrar yalnız başına iktidara gelmesi, kendi elindedir.
Yanlış strateji; Ak Parti’yi hem iktidardan edebilir, hem bölünme sürecini başlatabilir!
Doğru aday tespiti ve doğru strateji Ak Parti’yi yeniden iktidara taşıyacaktır.
 
Doğru aday; dayatmacı ve vesayetçi, burnundan kıl aldırmayan tipler yerine, dava adamı olan memleket ve millet sevdalısı şahsiyetlerdir!..
Doğru strateji; geçmiş dönemlerde Ak Parti’ye rey ve gönül veren insanlarla kucaklaşmak, onlarla barışık yürümektir.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!
***
3 dönemliklerin adaylığı!..
Ak Parti Genel Merkez yetkilileri 3 dönem kuralı gereği 7 Haziran’da aday olamayanların 1 Kasım seçimlerinde aday olabileceklerini ifade ediyorlar.
Aday adaylığı müracaatları 3 Eylül’de sona erdi… Müracaat edenler arasında 3 dönemlikler de bulunuyor.
 
3 dönem kuralı, tüzükle konulmuş bir kural… Kaldırılması veya esnetilmesi, tüzük değişikliğiyle mümkün!
Ak Parti olağan kongresi; 12 Eylül’de… Tüzük değişikliği de haliyle bu tarihte gündeme gelecek.
Peki, henüz tüzük değişikliği yapılmadan 3 dönemliklerin adaylık müracaatında bulunmaları tüzük ihlali sayılmaz mı?
 
“Efendim, bu husus MKYK’da karara bağlandı. Tüzük değişikliği için komisyon da kuruldu. 12 Eylül’de kongrede nasıl olsa yasallaşacak(!)” düşüncesiyle 3 dönemliklerin müracaatları kabul edilmişse, bu, “delegelerin hür iradelerini kongre öncesi baskı altında tutmak” anlamına gelmez mi?
 
Adaylık müracaatında bulunmayan (özellikle hukukçu olan) 3 dönemliklerin kararlarında acaba bu hukuki gerekçenin etkisi olabilir mi?
 
Ya kongrede delegeler bu tüzük değişikliğine evet demezlerse ne olacak?
Böyle bir uygulama, velev ki delegeler evet deseler dahi, 3 dönem kuralının kalkmasını arzu etmeyen teşkilat tabanında seçim öncesi rahatsızlık doğurmaz mı?
 
Öyle görülüyor ki, bu 3 dönem kuralı, Ak Parti’de bir hayli sıkıntı doğuracak!.. Kaldırılsa (teşkilat tabanı için) bir dert, kaldırılmasa (3 dönemlikler için) başka bir dert!
 
Esasında seçim öncesinde böyle 3 dönem kuralı için tüzük değişikliğini gündeme taşımak yerine, “25. Dönem ‘bir dönem’ sayılır mı sayılmaz mı?” hususuna açıklık getirilseydi belki daha sağlıklı bir çözüm olabilirdi.
Mecliste odası dahi olmayan, odası olsa bile belki odasının yerini öğrenebilecek zamanı olmadan vekilliğine veda edecek olanlar bir dönem(!) vekillik yapmış sayılacaklar öyle mi?
***
Seçim kaybetmiş/kaybettirmiş olanların adaylıkları!..
Ak Parti’nin %9’luk rey kaybının sebepleri arasında, hatta başında; 7 Haziran’da yanlış adayların gösterilmiş olduğu, genel merkez yetkililerince de ifade ediliyor…
Demek ki, partiyi ve netice itibariyle ülkeyi içinde bulunduğumuz duruma düşüren bu yanlış adayları ve o yanlış adayları tavsiye edip listeleri hazırlayanları da artık genel merkez yetkilileri biliyor!
 
Peki, 7 Haziran neticesinin sorumluları arasında gösterilen bu şahsiyetler, şayet 1 Kasım için tekrar adaylık müracaatında bulunmuşlarsa, bunu nasıl yorumlamak gerekecektir?..
- Genel merkez ve seçim bölgelerinde çoğu kesimin bildiği ve iyi tanıdığı bu şahsiyetler acaba kendi durumlarını bilmiyorlar mı?
- Kendi durumlarını bilmiyorlarsa:
 “Demek ki bunlar, gözlerini ve kulaklarını kapatmışlar, etraflarında olup bitenleri görmek ve duymak istemiyorlar!.. Bu şahsiyetlerden aday mı olur?” diye sorulmaz mı?
- Kendi durumlarını bilerek adaylık için müracaatında bulunuyorlarsa:
“7 Haziran’da partiye kaybettirdik, yetmedi… Müsaade edin biraz daha kaybettirelim!” dercesine, hem genel merkez, hem de seçmenle ‘dalga mı geçmek’ istiyorlar, denilmez mi?
 
Şayet genel merkez bu şahsiyetleri tekrar aday gösterir ve aynı neticeyle karşılaşılırsa; bunun sorumluluğunu kimler, nasıl üstelenecektir?
 
“Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır.” (Hz. Ali)
 
Vesselam…
05 Eylül 2015 / 21 Zilkâde 1436 
 
Önceki ve Sonraki Yazılar