BATI TAKİYYEYİ KİMDEN ÖĞRENMİŞ

 Takiyyecilerle başımız dertte…
AB ile 60 yıldır üyelik müzakerelerimiz mevcut, ABD ile stratejik ortaklığımız söz konusu (!), 60 küsur yıldır NATO üyesiyiz...
Türkiye hep veren el olmasına rağmen, iyi niyet taşımasına rağmen bu üç güruhtan da bu güne dek dostluk alameti göremedik. Bilakis ezilmesi, sindirilmesi gereken bir taraf olarak görüldük. Her doğruluşumuzda başımıza olmadık belalar açtılar.
Ve artık, bu işin böyle gitmeyeceği bilhassa 15 Temmuz sonrasında ayan beyan ortadadır.
Yıllardır kendimizi kandırıyoruz. Batı Batı diye diye adamları biz büyüttük gözümüzde. Güya neymiş Batı demek medeniyet demekmiş, demokrasi demekmiş… Hâlbuki dünyanın kaynaklarını kendi ülkelerine taşımak adına terörün organizatörü, finansçısı, lojistiği, destekçisi bunlar. İki cihan harbinin failleri bunlar. Bunlar Sisi’nin, Esed’in, terör devleti İsrail’in bir numaralı adamları. Nerde bir savaş var kan var, içlerinde, önlerinde, arkalarında muhakkak bunlar var. Ama neymiş efendim, Batı demek medeniyet demekmiş, demokrasi demekmiş. Rahmetli Erbakan’ın sözü geldi aklıma: Hadi ordan… Hadi ordan.
Batı deyince çeşitli operasyon merkezlerinden bahsetmek mümkün ama biz daha çok NATO üzerinde yoğunlaşalım.
NATO, Türkiye'yi Müslüman coğrafyasında emperyal hesaplar için kullanıyor. Bosna, Kosova, Afganistan, Somali gibi ülkelerde kurguladıkları hedefleri Türkiye eliyle yapıyorlar.
Ben askerliğimi 2003'te Bosna Hersek'te Barış Gücü askeri olarak NATO bünyesinde gerçekleştirdim. NATO'nun komutanlar toplantılarında salon görevlisi olarak bulundum. Orada şahit olduğum şey, evvela Bosna'da yapılacak manevralar tespit edilir. Daha sonra da Türkiye'ye sen bunların dilinden anlarsın. Bu işleri sen halledersin talimatı verilir. Türk tarafı da Bosna'nın dini ve ictimai kanaat önderlerini toplar ve yapılacak işleri kendi talepleriymiş gibi taraflardan isterdi.
Biz bu güne dek NATO'dan hiç bir şey görmedik. Fakat NATO bizim elimizle çok işler gördü. Ve ben derim ki bizim NATO'ya ihtiyacımız yok. Yani NATO Türkiye'yi emir eri gibi kullanıyor. 
Biz Türkiye’nin tam olarak farkında değiliz galiba. Bakın yine unutamayacağım bir anımdan bahsedeyim. Yine askerlik dönemimde Bosna’da tercüman bir Boşnak abimizle sohbet ediyorduk. Yıl 2003. Sohbet esnasında tercüman abimiz Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa’yı aynı potanın ülkeleri diye tarif etmişti. Ben de bizim ülkede saydığın diğer ülkeleri çok daha tepe devletler olarak görürler tarzında bir şeyler söylemiştim. İtiraz etti tercüman abimiz ve dedi ki: “Türkiye’yi al bir kenara koy… Yok yok, Türkiye’yi değil, İstanbul’u terazinin bir kefesine koy diğer kefeye de Bosna dahil Balkan devletlerinin hepsini koy, İstanbul daha ağır gelir. Siz Osmanlı’sınız. Kendinizi nasıl küçük görürsünüz?” 
Adam, 2003 Türkiye’si için bunu söylüyor. O günden bugüne dünya siyasetinde Türkiye’nin duruşu ve algısı müspet yönde gelişti. Dünya bizim farkımızda, 15 Temmuz gösterdi ki milletimiz de bunun farkında… Ve artık Batı da şunu bilmelidir ki Türkiye dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir ülke değildir. Öyle masa başı projelerle, algı cambazlıklarıyla, fitne tohumlarıyla ancak kendi maskenizi düşürür, kendinizi dünyaya maskara edersiniz. İşte bakın ve görün 40 yıllık emeğinizi milletimiz 40 dakikada yerle yeksan eyledi.
Ve son nokta…
Yeni dönemde eşit bir ortak olarak Türkiye, Hindistan, Çin ve Rusya’nın ittifakı önümüzdeki süreçte yeni gerçeğimiz olabilir. Ortak menfaatlerini koruyan ve gözeten, dış müdahaleye müsaade etmeyen, hassasiyetleri karşılıklı fedakârlık nazarıyla dikkate alan, ikircikli politikalardan uzak, kutuplaşmaktan yana olmayan böylesi bir ittifak için 9 Ağustos önemli bir tarih…
Allah’ın Nusret eli üzerimizden eksik olmasın. Bu dua yazılarımın bitiş cümlesi… 15 Temmuz’da bu duanın tecellisi bütün habis planların üstüne balyoz gibi düşmüştür.
Ve son cümle…
Allah’ın Nusret eli üzerimizden eksik olmasın.
 
Önceki ve Sonraki Yazılar