EĞİTİM ve İSTİHDAM PROJESİ

Kentleşen ve hızla artan genç nüfusa sahip bir ülkeyiz. Hızlı ve yoğun şekilde içgöç ve kentleşme sürecini yaşıyoruz. İnsanımız artık tarım toplumu değil. Değişen şartlar nedeniyle işsizlik ülkemizin en başta gelen sorunlarından biri haline geldi.
Artık tarım toplumu olmadığımız için kentlerin istihdam olanakları hayati önem taşımaktadır. Kentlerin istihdam sahalarında ise -kamu ve özel sektör- nitelikli eleman ihtiyacı doğdu. Nitelikli eleman ihtiyacı, eğitim sisteminin istihdam ihtiyacını karşılayacak biçimde yeniden düzenlenmesini gerektirdi, gerektiriyor.
Mevcut eğitim sisteminin istihdam ihtiyacını tatmin etme noktasından ne kadar uzak olduğunu detaylandırmaya gerek yok ancak yaşanan süreci şöyle özetleyebiliriz: Sekiz yıllık zorunlu eğitim uygulanması, çıraklık istihdamını olumsuz etkiliyor. Genç nüfusumuz sekiz yıllık eğitimini tamamladığı sırada ergenlik dönemine girdiği için çıraklık disiplinine uyum sağlamakta zorlanıyor. Öğrenci, çevrenin de etkisi ile -eğitsel yeterliliğine ve teorik becerisine bakmaksızın- lise eğitimine devam ediyor. Lise eğitimini tamamladığında belli bir alanda yeterliliğe ve uzmanlığa sahip olmadığı için hayata atılamıyor, lisans eğitimi için girişiminde bulunmayı tercih ediyor, neticede ya lisans eğitimine hak kazanıyor ya niteliksiz bir eleman olarak asgari ücrete talim ediyor ya da işsizlik kervanında hayat yolculuğuna devam ediyor. Öte yandan, lisans hatta yüksek lisans mezunları için de durum pek farklı değil. İstihdam edilecek alan yetersizliği ileri sürülerek üniversite mezunlarını da ya işsizlik potasında ya da asgari ücretle uzmanlık alanı dışında tutunmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Bütün bu gerçeklere rağmen genç nüfus istihdam için yine de eğitim süreçlerinden medet ummaktadır. İşin doğrusu başka bir çıkış noktası da bulamamaktadır.
Madem içinde bulunduğumuz şartlar eğitimi istihdam için gerekli kılıyor; o halde eğitim sistemini, psikolojisini ve felsefesini bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte hazırlamak gerekmez mi?
Son dönemlerde bu ihtiyacı karşılamaya yönelik atılımlar var, fakat ortaya çıkardığı sonuçlara bakılırsa ciddiyetten uzak gelişigüzel hazırlanmış olmalı ki henüz istenen düzeyin çok uzağında. Fakat en azından böyle bir ihtiyacın varlığının farkında olunması kârdır.
Eğitim ciddi bir süreçtir, bu sürece sadece istihdam nazariyle bakmak ucuzculuk olur. İstihdam eğitim sürecinin sadece bir parçasıdır. Eğitim geçmişten geleceğe bir medeniyet taşıyıcısıdır. Eğitim, bireye bir cevher nazariyle bakar ve onda cevherin niteliğine yaraşır mükemmellik arar. Hâsılı kişiye kendini gerçekleştirme olanakları tanır. Hatta eğitimde, topyekûn bir milleti muasır medeniyet seviyesinin üstüne taşıma kudreti var.
Fakat böylesine muazzam işlevlere sahip bir mekanizmayı çağdaşlık adına (!) 1920’lerin tevhidi tedrisatında patinaj yaptırmak zararda ısrar etmektir. Bugün bu anlayışın sonucu olarak üniversitelerimizde dahi nitelikli bireylerin yetişemediği kamuoyunun ortak takdiridir. İnkılâpçılık ilkesini, değişen koşullara göre gelişen düzenlemeler yapma ihtiyacını göz ardı ettik.
Eğitim, öğrencisinin niteliklerini keşfetme ve kazandırmaya dair -en başından en sonuna kadar- motivasyon kaynakları ile desteklenmelidir. Kişi eğitim süreçlerini keyifsiz, mecburi bir yolculuk değil; bilakis kendisini keşfetme yolunda istekli ve heyecanlı bir macera olarak görmelidir. Eğitimden istifade etmenin hazzını yaşamalıdır. Hem, benzer niteliklere sahip arkadaşları ile de rekabet etmenin heyecanını yaşamalıdır. Bütün süreçler tamamlandıktan sonra, rekabette en geride kalan öğrenci dahi sürece ilk başladığı yerden çok daha ileri bir noktada olduğuna şahit olmalıdır.
Eğitim çok teferruatlı bir konudur. Burada yazacağımız üç-beş sayfa ile bütün sıkıntılara çözüm bulma iddiasında değiliz. Fakat bu çalışmamız sadece bir fikir verme amacı taşımasına rağmen eğitim sisteminin istihdama göre yeniden dizaynı hakkında ipuçlarını sunacaktır.
Şimdi, eğitim programları nasıl oluşturulmalı, sınav uygulamaları nasıl olmalı, istihdam motivasyonu nasıl sağlanmalı gibi soruların cevabını bulmaya çalışalım:
 
TEMEL EĞİTİM DÖNEMİ (7-11 Yaş)
Eski tabirle ilkokul… Bu dönemde öğrenci temel bilgi ve becerileri alma-kazanma evresindedir. Eğitsel faaliyetlerin temel hedefi; bireyin kendisini, çevresini, yaşadığı dünyayı tanımasıdır. Yani öğrencinin; hem birey olarak, hem ailenin bir ferdi olarak, hem çevresel toplumun bir üyesi olarak, hem devletin bir vatandaşı olarak içinde bulunduğu dünyayı genel olarak tanımasıdır. Buna paralel olarak kişinin içinde yaşadığı dünyada kendine bir yön ve rol bulmasıdır, diyebiliriz.
Okuma, yazma, sayma, işlem yapma, okuduğunu anlama, yorumlama gibi temel bilgi ve becerileri edindikten başka öğrenci “bilgiye ulaşma” etkinlikleri yönüyle öğretmeninin rehberliğine ihtiyaç duyacaktır. Öğretmen bu dönemde bir teknik direktör gibi stratejileri belirler, sahada maçı öğrenciler oynar. Öğrencinin hata yaptığı yerde de gerekli uyarıları yapmak ve yeni direktifleri vermek, yine öğretmenin görevidir. Öğretmen süreç sonunda öğrencinin performansını değerlendirecektir.
Temel eğitim döneminde aynı zamanda öğrencinin ilgi ve becerilerinin de takibi yapılır. İlgi ve becerilerini ortaya koyacak ortamlar oluşturulur. Öğrencilerin İlgi ve Beceri Raporu sınıf öğretmenleri ve rehber öğretmenin onayı, velinin de bilgisi dâhilinde hassasiyetle takip edilir ve tamamlanır.
Temel eğitim döneminde öğrenci bir öğretmen gözetiminde değil, en az dört öğretmen ve bir rehber öğretmen (4+1) gözetiminde yetiştirilir. Süreç içerisindeki kazandırılacak hedef ve davranışlar alanlarında uzman öğretmenler tarafından öğrenciye profesyonelce sunulmalıdır. Kaldı ki bu süreçlerde öğrenciye dil, teknoloji ve sanat dersleri verilecek. Bunların her biri ayrı ayrı uzmanlık isteyen alanlardır. Tek öğretmenden bütün alanlarda istendik sonucu beklemek oldukça sağlıksız bir yaklaşım olur.
İkinci dil eğitimi sadece akademik amaçlı değil, uluslar arası iletişim için de gerekli bir ihtiyaçtır artık. Şartlar insanımızın bir dünya vatandaşı olmasını gerektirmektedir. İkinci dil eğitimi açısından en uygun dönem 7-11 yaş arası olduğu için bu dönemde dil eğitimine de ağırlık verilmelidir. Dil aynı zamanda istihdam olanakları için de olumlu bir kazanımdır.
Öğrencilerin teknolojiyi ve bilgisayarı bilinçli kullanmaları açısından Bilişim ve Teknoloji dersleri temel eğitim döneminden itibaren verilmelidir. Bu dönemde çocuklarımızın özellikle bilgisayar ve interneti bağımlılık derecesinde kullandıklarını biliyoruz. Bu alışkanlığı kontrol etme açısından oldukça mühim bir konudur. Öte yandan bilinçli kullanıldığı takdirde çok olumlu sonuçlar alınabileceği de bilinmektedir. Maliyetli bir alan olmasına rağmen hayatımızın önemli bir parçası olması açısından mecburiyet arz etmektedir. Bilgisayar eğitimi de istihdam için önemli bir avantajdır.
İlkokullar klasik okul olarak değil uygulama etkinlikleri yapılabilecek şeklinde dizayn edilmelidir. Okulun, uygulama imkânı olan sınıfları ve salonları olmalıdır. Bu tasarım, hem eğitimi eğlenceli yapma hem öğrencinin eğitim faaliyetlerine karşı ilgisini arttırma hem de öğrencinin ilgi ve becerisini tanıma adına önemli avantajlar sağlayacaktır.
Öğrencinin mezuniyet diplomasında ders başarı durumları ve mezuniyet ortalaması, ders öğretmenlerinin ad ve soyadları, rehber öğretmeninin ad ve soyadı ile İlgi ve Beceri Raporu yer almalıdır.
Öğrencilerin ders başarı durumları 500 puan üzerinden değerlendirilmelidir. Bu puanların ortalaması mezuniyet ortalaması olarak hesaplanır. Öğrenci bu mezuniyet ortalaması ile alan eğitim okullarına başvurabilir. Fakat kimi alan eğitim okulları yoğun talep yaşamaları durumunda sınavlar ve mülakatlar sonucunda kayıt alabilir.
Eğer ilgi ve beceri raporunda “teorik becerileri negatif” durumu var ise öğrencinin mesleki eğitim merkezlerine yönlendirilmesi tavsiye edilir. Fakat öğrenci alan eğitimi okullarına yerleşmek istiyorsa ancak sınav-mülakat uygulaması yapan okullara müracaat edebilir.
Öğretmenler yetiştirdikleri öğrencilerin mezuniyet sonrasındaki başarı süreçlerinden olumlu ya da olumsuz yönden etkileneceklerdir. Tayin ve terfi durumları, emekli maaş miktarları söz konusu etki alanları olabilir.
 
MESLEKİ EĞİTİM MERKEZLERİ (12-17 Yaş)
Temel eğitim süreci sonunda İlgi ve Beceri Raporu ile tespit edilmiş olarak teorik eğitimlerde başarı sağlayamadığı belirlenen fakat belli bir alanda mesleki uygulama eğitimi alma niteliği olan öğrenciler sınıf öğretmeni – rehber öğretmen – veli onayı ile Temel Eğitim okullarından Mesleki Eğitim Merkezlerine yönlendirilir.
Öğrenci herhangi bir meslek dalında bilgi ve deneyim sahibi olabilmek için hem okuldan hem de staj kurumundan istifade edecektir. İlk yıl öğrencinin hangi meslek alanına yatkın olduğu tespit edilmeye çalışılır, aynı zamanda çıraklık anlayışı ve disiplini dersleri verilir. İkinci yıl okulda mesleğin teorik eğitiminin yanı sıra ve staj kurumunda haftada bir gün uygulama etkinlikleri başlar. Bu aşamadan sonra staj günleri her yıl bir gün artar. Okul, öğrenciye staj kurumunun talebi doğrultusunda çıraklık, kalfalık ve ustalık sınavları yapar.
Öğrenci staj kurumundaki ustasının olurunu almak için gayret göstermelidir, çünkü ustasının olurunu almadan okulun mesleki değerlendirme sınavı yapması mümkün olmayacaktır. Kaldı ki öğrencinin her yıl en az bir kere mesleki eğitim sınavına girme mecburiyeti vardır. Sınava girmeyecek olan öğrenci yıl tekrarı yapmak zorunda kalacaktır.
Bir öğrencinin Mesleki Eğitim Merkezinden mezuniyet süreci normal olarak altı yıl iken, öğrencinin başarı performansına göre dört yıla kadar düşebilir.
Mesleki eğitimini dört yılda tamamlayan öğrenci eğer isterse alanında doğrudan ön lisans programına geçiş hakkına sahip olacaktır.
Mesleki eğitimden mezun olanlar öğrencilerin kaydı doğrudan İŞKUR’a bildirilir.
Mezunlardan kendi işlerini kurmak isteyenler iş projeleri kapsamında devlet tarafından sunulan belli oranda ve miktardaki faizsiz kredi imkânından istifade edebileceklerdir.
Mesleki Eğitim Merkezlerinin meslek alanları yerel durumlar ve ihtiyaçlar dikkate alınarak belirlenir. Konu sadece kentlerin mesleki eğitimi değil, kırsal bölgelerimizde önemli bir istihdam imkânı olan tarım, hayvancılık gibi meslekler de Merkezi Eğitim Merkezinin kapsamındadır. Yörenin özelliği ve öğrenci ile ailesinin istekleri dikkate alınarak ziraat alanına yönlendirilebilir, bu alanda yetiştirilebilir. Ziraat önemli bir istihdam alanıdır. Yönlendirme yapılması gereken bir diğer alan da hayvancılıktır. Kimi bölgelerde ise hayvancılık önemli avantajlara sahip istihdam alanıdır. Bu alanlarda eğitimin ön planda tutulması istihdam yönünden Mesleki Eğitim Merkezlerini önemini de arttıracaktır.
Mesleki Eğitim Merkezleri özel ve kamu iş alanları ile koordineli çalışır. Mesleki Eğitim Merkezleri aynı zamanda bölgede mesleki eğitimi geliştirmenin yanı sıra yeni mesleki alanlar oluşturma yönünden de içinde bulunduğu topluma katkı sağlamaya çalışır.
Öğretmenler yetiştirdikleri öğrencilerin mezuniyet sonrasındaki başarı süreçlerinden olumlu ya da olumsuz yönden etkileneceklerdir. Tayin ve terfi durumları, emekli maaş miktarları söz konusu etki alanları olabilir.
Çıraklık eğitimini tamamlayanlar kendi alanları ile ilgili lisans-ön lisans tercihleri de yapabilecektir.
 
ALAN EĞİTİMİ DÖNEMİ (12-15 Yaş)
Bu dönem tamamen öğrenciyi tanıma-keşfetme dönemidir. Okulun bütün programı ve dizaynı bu amaca yönelik hazırlanmalıdır. Öğrenciyi ilgi ve becerileri bakımından tanıyabilmek için müfredatlar daha çok pratik-uygulamaya dayalı gözlenebilir davranışa dönük oluşturulmalıdır.
Bu dönem öğrenci için çok kritik bir dönemdir. Eğitim ve öğretim süreçlerinde ilgi ve yeteneklerinin tespit edilip o yönde eğitim alacağı bir süreç olacaktır. Temel eğitim döneminden temin edilen öğrencinin İlgi ve Beceri Raporu referans kabul edilecek.
Özetle, bu eğitim programında öğrencinin hayata ve insanlığa hangi yönden katkı sağlayabilecek donanıma sahip olduğu tespit edilir. Ve bu yönde eğitimler alır.
Öğretmen öğrencisine sadece ders veren değil, öğrencisini ilgi ve becerileri bakımından takip eden, gözlemleyen kişidir. Öğretmenler ders içeriklerini etkinlikleri destekleyecek teknikler ile hazırlamalıdır. Bu sayede öğrencinin iç ve dış dünyasını tanımaya çalışacaktır. Öğrenci süreç boyunca gözlemlenmelidir. Değerlendirme süreci sonunda ilgi ve becerilerine dair rapor hazırlamalıdır.
Alan eğitimi veren öğretmenlerin tercihinde; kişilik takibi yapabilen iletişim yönü güçlü, tecrübeli olmalarına dikkat edilmelidir.
Bir öğrencinin öğretim sürecini başlatan öğretmen sürecin mezuniyet ile tamamlanmasına kadar takibini sürdürmelidir.
Öğrenci için doğru tespiti yapmak hayati önem arz etmektedir. Bu sebeple süreç sırasında veli-okul koordinasyonu sağlanmalı, öğrenciyi tanıma-keşfetme sürecinde sıkı bir işbirliği gereklidir.
Öğrenci bu dönemde ilgi ve becerilerini ortaya koyma noktasında gayretli olmalıdır. Çünkü belirlenecek olan alan onun sonraki yaşamında belirleyici olacaktır. Bu bilinç öğrenciye verilmelidir.
Üç yıllık eğitim-öğretim süreci sonunda öğrencinin ilgi ve beceri dosyası tamamlanmış olarak mezuniyet gerçekleşmiş olacaktır. Belirli bir alanda ilgi ve becerisini yoğunlaştıramayan öğrenciler ise Mesleki Eğitim Okullarına yönlendirilecektir.
Öğretmenin vazifesi, öğrencinin öncelikle beceri yönünü keşfetmektir. Çünkü ilgi yönü çeşitli sebeplere bağlı olarak değişebildiği için aldatıcı olabilir. Beceri tespit edildikten sonra ilgiyi belli oranda yönlendirmek mümkün olabilecektir.
Dönemin 1. sınıfında alan belirleme çalışmaları, 2. sınıfında alan teorik uygulamaları, 3. sınıfta alan pratik uygulamaları yapılmalıdır. Süreç içerisinde dil ve teknoloji dersleri verilmeye devam edilmelidir.
Süreç içerisinde farklı alanlarda ve farklı sınav türlerinde değerlendirmeler yapılacak fakat öğrencinin sınav sonuçları sadece ilgi ve becerilerini belirleme maksatlı olacaktır. Eğer hiçbir alanda yeterlilik gösteremezse öğrenci çıraklık eğitim merkezine yönlendirilebilecektir.
Bu sürecin sonunda da öğrencinin İlgi, Beceri ve Başarı Durum raporu hazırlanacaktır.
Öğrencilerin ders başarı durumları 500 puan üzerinden değerlendirilmelidir. Bu puanların ortalaması mezuniyet ortalaması olarak hesaplanır. Öğrenci bu mezuniyet ortalaması ile lise okullarına başvurabilir. Fakat kimi liseler yoğun talep yaşamaları durumunda sınavlar ve mülakatlar sonucunda kayıt alabilir.
Öğrenci en çok 5 okul sınavına başvurabilir. Okullar sınav yapma kararını belli tarihe kadar milli eğitim müdürlüklerine bildirir, sınav takvimleri milli eğitim müdürlükleri tarafından tanzim edilir.
 
LİSE DÖNEMİ (15-17 Yaş)
Lise dönemi okullarının tamamı mesleğe dayalı alan okulları olmalıdır. Düz lise ayarında sayılan okullar da fen liseleri, matematik liseleri, edebiyat liseleri, sosyal liseler, dil eğitim liseleri gibi alanlara dönüştürülmelidir.
Alanında yeterli olamayan öğrenci için ders geçme ya da mezun olma imkânı olmamalıdır. Böylece başarı durumlarının onayından ilgili öğretmen sorumlu tutulabilecektir. Eğer öğrencide yeterli düzey oluşmadığı halde başarılı sayılmışsa sorumlu ilgili öğretmen ve okul yönetimidir. Eğitim İdari Teftiş Kurulu, usulsüzlük durumlarında gerekli müdahaleleri yapabilecektir.
Bu dönem öğrencinin kendini ispat etme dönemidir. Çünkü tamamen kendi alanında eğitim görmektedir.
Öğrencinin alanında yeterliliğe-uzmanlığa ulaşmasında öğrenim göreceği ders ve müfredatların kapsamı ve düzeni bellidir. Öğrenci bu kapsam ve düzene uygun olarak yeterliliğe ulaştığına kanaat getirdiğinde ilgili öğretmeninden değerlendirme talebiyle randevu ister. Öğretmeninin onayını almış olması, sonraki aşamaya geçmesi için yeterlidir. Bu nedenle öğrenci okul eğitimini tamamlamak için belli bir süreyi beklemek zorunda değildir. Bir yılda da mezun olabilir, dört yılda da. Önemli olan alanıyla ilgili derslerden yeterliliğe ulaşmasıdır.
Böylece öğrencinin motivasyonu üst düzeyde tutulmuş olacaktır. Motivasyon kaynağı öğretmen değil, öğrencinin kendisi olacaktır.
Lise eğitimini dört yıla kadar tamamlayamayan öğrenciler, liseden mezun olma hakkına sahip olacaklar fakat lisans eğitimine başvurma hakkına sahip olmayacaklardır.
 
ÖNLİSANS – LİSANS
Öğrenciler ön lisans ya da lisans eğitimi için merkezi bir ÖSYM sınavına tabi tutulmayacaktır. Öğrenciler kendilerinin belirleyeceği altı bölüm, okulun belirleyeceği dört bölüm tercihi yapacak. Yapacağı bu tercihler sonucunda doğrudan üniversite bölümüne yerleşebileceği gibi bölümün gerekli görmesi durumunda sınava tabi tutulabilecektir. Sınavlarla ilgili takvim YÖK tarafından programlanır. Böylece her öğrenci kendi alanı ile ilgili olan sınavlardan mesul olabilecektir. Öğrenci en çok on sınava katılma hakkına sahiptir.
Alanından mezun olan bir öğrenci alan dışı ikinci bir lisans eğitimi için ilgili bölümün sınavından başarılı olmak zorunda kalacaktır.
Bu süreçlerde usulsüzlük tespit edildiği takdirde YÖK teftiş kurulu konuya müdahale edecektir. Kasti bir suç tespit edilirse görevine son ya da geri hizmet cezaları verilebilecektir.
Bu süreçte de liseye benzer bir sınav modeli uygulanacaktır. Öğrenci mesul olduğu derslerden gerekli yeterliliğe ulaştığı kanaatindeyse ilgili dersin hocasından değerlendirme için randevu talep eder. Liseden farklı olarak, istediği puana ulaşamamışsa –en erken bir ay sonra olmak üzere- ikinci bir değerlendirme sınavı talebinde bulunabilir.
Üniversite eğitiminde de belli bir yıl ile sınırlama yoktur. Öğrenci sorumlu olduğu derslerden ve uygulamalardan onay aldığı takdirde mezun olabilecektir.
Her yıl bölüm başarı değerlendirmesi yapılacak, bu kapsamda mezuniyete hak kazananlardan ilk %10’a girenler yüksek lisans yapma hakkı elde edebilecek, ilk %15’ye girenler KPSS sınavına girmeden kamuda istihdam hakkına sahip olacaklar. İlk %30’a girenler üniversitenin referans diplomasını alabilecekler, ilk%50’ye girenler ise fakültenin referans diplomasını alabileceklerdir. Diğer mezunlar ise kalan kamu kontenjanlara yönelik KPSS sınavına tabi tutulacaklardır. Fakat öğrenci sonraki yılın başarı değerlendirme sürecine dahil olmak için bir yıl daha iyileştirme eğitimine devam edebilecektir.
Özel sektörlere yönelik de istihdama yönelik kanuni altyapı hazırlanarak kamu istihdamının dışında kalan mezunlara olanak sağlanmalıdır. Bu arada üniversite kontenjanları kamu-özel reel istihdam olanaklarına göre belirlenmelidir. Biz bu ülkede KPSS’de birinci olan bir öğrencinin istihdam edilemediğini de biliyoruz. Dolayısı ile arz-talep planlamasının kontenjana yansıması gerekmektedir.
İstihdam edilen öğrencilerin alanları ile ilgili yeterliliklerinin olmadığı teftiş makamlarınca tespit edildiği takdirde, öğrencinin diploması geçersiz sayılmakla birlikte diplomada onayı bulunan ilgili öğretim görevlileri sorumlu olacaktır.
Üniversite eğitiminden beklenen hedef kişi alanında uzmanlaşmış olsun, uzmanlığına uygun olarak istihdam edilsin ve bütün bu süreçler sırasında ve sonrasında usulsüzlükler olmasın. Böylece eğitim muhatabı olan öğrencinin taşıdığı cevheri keşfetmiş ve onu işlemiş olacaktır.
 
SONUÇ
Görüldüğü üzere sistem; öğrencisine bir cevher olarak bakar, onu reel yaşamımızda en uygun alana hazırlamakla kendini görevli sayar. Bunu yaparken de eğlenceli bir yarış atmosferinde motivasyonu üst düzeyde bir süreçte yapar. Aynı zamanda bu süreçte eğitici rehberlik yapan uzman öğretmenlerimiz de üst düzeyde sorumlulukları ve ödül-ceza durumları ile motive edilir.
Sonuç olarak birey hem ilgi ve yeteneğine uygun alanda eğitilmiş olur, eğitildiği alanda topluma katkı sağlar. Eğitimden de beklenen temel hedef budur.
Önceki ve Sonraki Yazılar