Parası Olmayan Milletvekili Olamaz

Başlığa baktığınızda farklı düşüncelere kapılabilirsiniz ama ben o başlığı insaniyet adına seçtim. İlerleyen satırlarda daha iyi anlayacaksınız maksadı.
Bugüne dek, mağduriyetlerin çoğundan bahsedildi ki bir kısmından bizatihi ben bahsettim. Fakat konumu itibariyle güçlü görünen milletvekillerinin mağduriyetlerinden bahsedene ben denk gelmedim. Çünkü bu konu çeşitli bağlantıları sebebiyle hassas bir konu…
Birazdan bahsedeceğim durumlar sebebiyle sanırım çok kimse milletvekilliği hevesinden vazgeçecek.
En baştan başlayalım; diyelim ki milletvekili olmak istediniz. Evvela aday adaylığı için ilgili partiye adaylık ödemesi yapacaksınız, aday adaylığınız kabul gördüğü takdirde kampanyalar başlatacak, hem halkın desteğini sağlayacak hem de çeşitli siyasi bağlantılarınızı en üst düzeyde devreye sokacaksınız. Şansınız yaver gitti, aday oldunuz diyelim. Hatırı sayılır bir servet ortaya koyup seçim propagandaları için reklam kampanyası başlatacaksınız. Neticede kaybetme ihtimali de var ama diyelim ki talihli (!) birisiniz ve seçimi kazandınız. Artık TBMM’de bir sandalyeyi doldurmuş olacaksınız.
Genel kurul salonunun genişliğine aldanmamak gerekir, milletvekilleri vaktinin önemli bir kısmını hücre diye tabir etmekte haksız olmayacağımız minik odalarında geçirirler. Ki her gün her gün o odalarda vekili olduğu milletin derdini dinler, notlarını alır. Her dert için bir mesai harcar. Çoğu zaman evinin yolunu unutmak zorunda kalır.
Hafta sonları, parti talimatları doğrultusunda seçim bölgelerine gider, çeşitli ziyaretler ve siyasi çalışmalar yaparlar. Yol ve diğer masraflar hep cepten gider. Milletvekili hesapta para babasıdır, gittiği çoğu yerde hediyedir, bağıştır, yardımdır elini cebine atmasa ayıp etmiş olur. Öyle üç kuruş için de elini cebine sokamaz. Öyle gün gelir ki gün boyu minik odalarında oturmayı bile keyifli sayarlar.
Genel kuruldaki çalışmalarda daha çok parti kararları, daha doğrusu genel başkan kararları söz konusu olduğu için milletvekilliği iradi bir makam değil, parti onay mekanizmasıdır. Milletvekilliği bireysel işlemlerde etkili olabilir ama il bölgesi ya da ülke meselelerinde komutan değil, bir askerdir.
Seçim dönemi bitti ve bizim milletvekilimiz ikinci seçimde listeye giremedi. Fakat o milletin fikrinde ve gözünde halen sayın vekildir, dolayısıyla halk içinde kendine atfedilen konuma göre hareket etmelidir. Diyelim ki milletvekili seçilmeden evvel orta gelirli bir vatandaştı, şimdi öyle sıradan işlerde çalışsa uygun olmaz, o bir milletvekilidir nazarda. Halk ondan yine aynı cömertliği ve girişkenliği bekler. Bu beklentiyi boşa çıkarmak zorunda kalan eski milletvekilinin halini düşününüz. Hatta görev döneminde bir de bakanlık yapmış olsun milletvekilimiz. Vay, vay, vay…
Öyle ekseriyetin sandığı gibi kıyak emeklilik hemen başlamıyor. Kıyak emeklilik, kişinin normal emeklilik dönemi başladığında başlar. Kişi eğer çalışma döneminde milletvekili olmuşsa milletvekili özlük haklarıyla emekli olur. Onca sıkıntıyı çeken kişi için bu emeklilik pek de kıyak sayılmaz.
Talihsizlikleri de bununla sınırlı değil, ne zaman mecliste milletvekillerinin lehine bir çalışma başlasa ülkede kazanlar kaynıyor. Çünkü herkeste milletvekillerinin yağ bal içinde yaşadığı kanaati var.
Sözün özü, siz karar verin… Parası olmayan milletvekili olabilir mi?
Tabi bu yazıyı sadece halkımızın milletvekillerimize dair yanılgısını aktarmak için kaleme almadım.
Ben diyorum ki dünyada en iyi vekil maaşı bizde olsun, görev hizmet masrafları da hazineden karşılansın, hâsılı ekonomik ve siyasi kıskaçtan arındırılsın. Bu noktadan itibaren onlardan hesap sorma vaktimiz geldiğinde göğsümüzü gere gere, haklı sebeplerle hesap defterimizi açalım.
Önceki ve Sonraki Yazılar