Yeni Türkiye Yolunda Fetret Devri

 7 Haziran'da sandığın mesajı ayrı, sonrası yaşananlara baktığımızda karşılaştığımız manzaranın verdiği mesaj ayrı değerlidir. Biz biraz 7 Haziran sonrasına bakalım…
Seçim öncesinde bütün hesaplar AK Parti'yi iktidardan düşürme doğrultusundaydı ve bunu başarabilmek için de en akıllıca yol HDP'nin barajı geçmesiydi. Bunun için takdire şayan kolektif bir kampanya yürütüldü. Ve doğrusunu söylemek gerekirse AK Parti %41 gibi yüksek bir oy oranına rağmen iktidardan düşürüldü. Özellikle tek başına iktidar olma olasılığını kaybetti, demedim. Çünkü ittifak grubu, hesapta hiçbir surette AK Parti'ye yeni bir iktidar fırsatı vermeyecekti.
Fakat gelin görün ki 7 Haziran sonrası siyasi sürecin ipi yine AK Parti'nin elinde. O olmadan yeni bir hükümet kurulamaz durumda.  
Daha evvelki yazımda da belirttim. Ben, sandığın mesajının AK Parti'ye muhalefet görevi verdiği kanaatindeyim. Ama belli ki muhalefete alışkın muhalefet partileri hükümet kurma başarısı gösterebilecek kabiliyette değilmiş. Hâlbuki seçim öncesi vaatleri, plan programları, propagandaları neredeyse birbirinin aynıydı. Küsuratlarda farklılıklar vardı ki o da halledilebilirdi. Ama yapamadılar. AK Parti %30 da alsa, hatta %25 de alsa yine bunlar hükümet kuramazlar. Bugüne dek muhalefeti becermeyenlerin iktidar koltuğundan tırsmaları pek de şaşırtıcı değil aslında. Bunu samimiyetle söylüyorum ki muhalefet partilerin hiçbirinin yakın gelecekte en azından çeyrek asır boyunca tek başlarına iktidar olmaları hayal. Ancak koalisyonla hükümet kurabilirler. Belli ki AK Parti olmadan bunu da başaramayacaklar. CHP de bunu fark ettiği için eli mahküm masaya oturuyor. 10 kere de peş peşe seçim yapılsa tek başına iktidar olamayacağını biliyor. Yeni bir erken seçimde koalisyon ihtimalini kaybedeceğini de. 
MHP koalisyona sıcak bakmıyor, çünkü daha evvelki tecrübesinden mütevellit koalisyonun yıpratıcılığını tecrübe etmiş. Üstelik sıra sıra dizdiği onca vaatleri varken. O daha akıllıca bir yol tutarak muhalefette kalmayı yeğliyor. AK Parti tabanından kopacağını umduğu oyların yeni adresi olmayı hedefliyor. Gerçi tek başına iktidar olamaz ama olsun, zaten öyle bir gayesi yok. 
Gelinen şu noktada muhtemel AK Parti-CHP koalisyonunun toplumsal ayrışmayı önemli ölçüde gidereceği kanaatindeyim. Ki koalisyon hükümetinin şimdilerde sunabileceği en büyük fayda budur. Öte yandan ayrışmanın normale dönmesi AK Parti'nin oy oranlarına pozitif katkı sağlayacaktır. Çünkü seçmenin önemli bir kesiminde AK Parti'ye oy vermek için bahane aradığını da gözlemlemekteyim.
AK Parti-CHP koalisyonunun genel anlamda bir zaman kaybı olacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü koalisyonların doğası gereği önümüzdeki süreçte millet ve devletten ziyade partilerin prestij ve çıkarları ana merkez olacaktır. Her mesele pazarlık unsuru olacaktır. İşler olabildiğince ağırdan alınacaktır. Süreç içinde erken seçim olmazsa çok şaşırırım.
CHP'ye de haksızlık etmek istemem. Eğer AK Parti ile koalisyon kurar ve çatışma zeminine kaymazsa CHP de hükümet etme konusunda AK Parti tecrübesinden istifade etmiş olur. Yarın öbür gün AK Parti'siz bir hükümet kurulursa işine yarar.  
AK Parti'yi 7 Haziran sonrasında daha derli toplu gördüm. Daha kulakları açık, daha istişareye meyyal, daha halktan yana, daha kuşatıcı, daha şeffaf, daha duyarlı ve daha sorumlu bir görüntü çizdiği dikkat çekiyor. Bu süreçte reformcu kimliğini kendi iç dinamiklerinde de işletir ve yeniden tazelenme ruhuna kavuşursa, Türkiye hem milletimizin hem Türk-İslam dünyasının umut ışığı olmaya devam edecektir.
Hülasa; ben 63. Hükümet dönemini fetret devri olarak görmekteyim ama yine de böylesi bir tablonun ortaya çıkmasının AK Parti'nin tek başına iktidar olmasından daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. 
Yol uzunsa fetret devri de gerekli… 
Yeter ki mevcut kazanımlarımızı muhafaza edelim… Yeter ki herkes hesabını doğru yapsın… Yeter ki geçmişte bir gelecek aransın…
Yeter ki Allah yar ve yardımcımız olsun…
Hayırlı bayramlar efendim…
 
Önceki ve Sonraki Yazılar