Orhan YAZICILAR

Orhan YAZICILAR

ARAMIZDA OMURGASIZLAR VAR!..

 Öncelikle şunu ifade edeyim. Bu başlığı atarken şu kişi, bu kişi olarak değil de kişiler olarak düşünün.

Ama maalesef aramızda bu tarz kişiler her zaman vardır; olmaya da devam edecektir. Zaten bunlar kendilerini derede ölmüş balık gibi; su yüzeyine çıkarırlar.

Gelelim konumuza!...

Bakınız; kimlik ve kişilik bir insanın omurgasıdır. Yani onurudur, şerefidir.

İnsanın fıtratında vardır; daha güzel, daha başarılı, daha zengin, daha yüksekte yer tutarak makam, şan ve şöhret sahibi olmayı istemek.

Elbette ki bütün bunlar cezp eder birçok kişiyi. Ama nasıl da alır insanın aklını.. Değil mi?

Tabii ki her insan bütün bunlara sahip olmayı çok ister. Ama; bunların yanında kimliğini ve kişiliğini kaybetmeden, onuru, karakteri, şerefi, itibarı da olmalı insanın… Değil mi?..

İyi diyorsun da; öylesine öyle de, ama gelin görün ki!.. Medeniyet ve teknolojiyle birlikte, insanların kimliği ve kişiliğini kaybetmesi, çağdaşlık maskesi altında örf, adet, gelenek ve göreneklerinden kopması büyük bir yıkıma ve örselenmeye neden olmaktadır. Bunun belirtilerini ve

sonuçlarını bırakın büyük şehirleri, Rize de de maalesef son yıllarda görmekteyiz.

Bırakalım büyük şehirlerde bu tür olayların yaşanmasını. Rize’ye baktığımız zaman; biraz ağır olacak ama gerçekleri de söylemek lazım. Kimliğinden kopmuş, kişiliğini kaybettiğini, vurdumduymazlığın, sorumsuzluğun hat safhaya ulaştığını, yalakalığın ve doyumsuzluğun, lüks yaşama isteğinin, kendini beğenmişliğin alıp başını gittiğini görürsünüz.

İşte bu gibi insanlar en yüce değerlerinden kopmuş, nerdeyse insan olduğunu unutacak, sadece ben diyerek hareket etmeye başlamış, şımarıklık, kibir, kapris ve özenti içerisine girerek yapmacık hareketler içerisinde olduğu gibi görünmekten, göründüğü gibi olmaktan uzak, taklitçi ve özentici kişilik ve kimlik içerisine girmiş ne yazık ki!..

Bazen kendime bazen de arkadaş ortamında soruyorum..

İnsan neden olduğundan farklı ya da başka biriymiş gibi görünmek ister?

Yani karşısında ki kişi ya da kişiler, insan neden kendini olduğundan daha iyi görsün, daha farklı düşünsün diye mi?

Burasını ben de çözemiyorum. Aklıma burada yazamayacağım başka şeyler geliyor.

Göründüğün gibi olmak, olduğun gibi görünmek, söylediğini yapmak, yaptığını söylemek, her haliyle doğal, sade içinden geldiği gibi konuşarak, zıtlıklarıyla çelişkilerini kabul ederek

yola devam etmek varken; kendi kimliği ve kişiliğiyle karakterli yaşamak varken neden bu kendinden başka biri olma isteği?

İşte burayı da anlamıyorum… Cahilliğime verin…

Tabi bu nedenleri artırmak oldukça fazla. Çünkü toplumda böylesine var olan insanlar olduğu sürece bizler de yazmaya devam edeceğiz.

Şimdilik bura da bitireyim. Yaa tam bitireceğim derken şu cümlelerle tamamlıyayım dedim.

Bir yerde okumuştum. Somon balıkları nehirlerde akıntıya karşı yüzerler. Van Muradiye de görev yapmıştım. Orada Bendimahi şelalesinde bu balıkların böyle yüzdüğünü gördüm. Şelaleden yukarıya doğru tırmanırlar.

Peki biz insanlar akıntıya karşı yüzersek ne olur?

Yorulur, direnirsek ne olur?

Boğulup gideriz.

O halde başka kimliklere bürünerek, akıntıya karşı yüzerek nehrin başlangıcına doğru gitmek mi?

Yoksa kendimizi akıntıya olduğumuz gibi bırakıp yüzerek gideceğimiz yere gitmek mi?

Sahte bir hayat mı? Yoksa gerçekçi bir hayat mı?

Yani olduğumuz gibi görünmek mi; göründüğümüz gibi olmak mı?

Ramazan yaklaşıyor. İnşallah kendimize daha iyi bir çeki düzen veririz.

Yukarıda ki kötü hasletleri tamamen bırakırız. Ya da bırakmaya çalışırız.

Ramazanınız şimdiden mübarek olsun.

Sahur programlarıma Necati Hocamla inşallah başlayacağım.

Ora da bu tarz sorulara daha net cevap bulmayı ümit ediyorum.

Allah’a emanet olun..

Orhan YAZICILAR

Önceki ve Sonraki Yazılar