Orhan YAZICILAR

Orhan YAZICILAR

YALAKALIK BİR SANAT MIDIR? YADA BULAŞICI MIDIR?...

 Bugünkü yazımda sizlere çok güzel güzel bir konu olan ‘’Yalakalık’’ ile alakalı bir yazı kaleme almak istedim.
Bu yazıyı okuyunca hemen beyninizde bazı isimler ve kişiler çağrışım yapacaktır. Bu çok normal. Aslına bakılırsa şöyle etrafımıza bir göz atacak olursak; o kadar çok yalaka var ki, bu şablon tüm yalakalık yapanlara uyacak sanırım.
Yalakalık ve yağcılık, kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlarda bulunmasıdır. 
Kısaca dalkavukluktur... 
Aslında yalakalık deyip geçmeyin. Bu bir sanattır. Hem de ne sanat.
O öyle herkesin yapabileceği, öğrenebileceği bir şey de değildir. Bu sanat sahibinin asla sırtı yere gelmez. Kişiyi basamakların en yükseğinde tutar. İnsanlığın var oluşundan beri müşterisi vardır. Petrol gibidir. Janjanlı ambalajlı hediye paketi gibidir, alıcısını sevindirir. Ama yine de Allah kimseyi bu sanat erbabının yanına düşürmesin.
 Kimileri bu durumu “nokta kadar menfaatler için virgül gibi eğilenlerin durumu” diye de tabir eder. Bazıları için yalakalık bir yaşam biçimi olmuştur. Onlar yalakalık yaptıklarının farkında bile değildir. Onların kanına işlemiştir yalakalık yapmak. Büyük ihtimalle bu, onların genlerinden geliyor olsa gerek.
Ya yalakalıktan hoşlananlara ne demeli?
Onlarda makamı mevkii ne olursa olsun, bence aslında çok uyanık kimselerdir ki; O yalakalardan sonuna kadar yararlanıp kullanırlar. Ve onlara ufak tefek menfaatler sağlarlar. Kısaca her iki taraf içinde utanç verici bir durumdur bu.
 
Türkçe deki yalakalığın tanımında kullanılan kelimelerin çokluğuna bakıldığında toplumumuzun konuya ne denli ilgi ve alaka duyduğunu görmek mümkün olur.
Yağcı, yağdanlık, dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, huluskarlık, omurgasızlık, yanardönerlik, v.s. Uzayıp giden bir çeşitlilik vardır,Türkçedeki yalakalık literatüründe.
Yalakalığın ırkı, dini, dili ya da mezhebi yoktur. İngilizcede “brown nosing” burun b..ku anlamına gelir ki; bizdeki yalakalık deyimiyle aynıdır.
 
Eskiden yaşayan kralın biri patlıcanı çok severmiş. Patlıcandan her bahsettiğinde, Soytarısı iç geçirir Kralı tasdik edermiş. Kral; ‘Patlıcan dolma gerçekten mükemmel bir yemek’ diye konuşsa, Soytarı atılır ‘evet patlıcan dolmanın üzerine yemek tanımam’ dermiş. Kral patlıcan musakkadan bahsetse ‘ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek’’ diye söze başlarmış. Kral ‘ üç öğün patlıcan kızartma olsa yerim’ dediğinde, ‘bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim’’ dermiş.
Zaman geçtikçe Kral patlıcandan bıkmış nefret eder olmuş. ‘Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Böyle tiksindirici bir yemek daha olamaz’ demiş.
Soytarı ‘Haklısınız Kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım’ demiş. Soytarının daha önceki söylediklerini bilen bir kişi ‘Yahu! Daha düne kadar sen değimliydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’ diye sorduğunda Soytarı atılmış. ‘Ben Kralın Soytarısıyım patlıcanın değil.’
Yalakalık üzerine bir derleme yapmak istedim bugün. Bilin bakalım kimi tarif ettim? Aslında etrafımızda o kadar yalaka var ki, bu şablon tümüne uyar.
Aman efendim. O yalakalar bizden uzak dursun. Her ne kadar bulaşıcı olmasa da, bizi de yanlarında görenler “yalaka” sanabilir.
Gölge etmesinler başka ihsan istemez…
Sevgi ve saygılar..
 
Önceki ve Sonraki Yazılar