KORUMACILIK SALGINI VE BUNU FIRSATA ÇEVİREBİLMEK

Abdulmuttalip PİLATİN

 ABD başkanı Donald Trump, seçilmeden önceki vaatleri arasında yer alan korumacılık sözünü hayata geçirmeye başladı. Trump seçildikten sonra işe önce ABD firmalarını kendi ülkelerinde üretim yapmaya çağırarak başladı ki bu kabul edilebilir bir durumdu. Fakat son dönemde önce Çin’e ve ardından Avrupa’ya ve diğer ülkelere karşı bazı ürünlerde koyduğu gümrük vergileri dünyada ticaret savaşlarının başlamasına neden olabilecek endişe verici bir seviyeye ulaşmış durumda. 

ABD’nin yerel ve bazı ABD’nin önemli bir pazarı olan yabancı firmaları ülkesinde üretim yapmaya çağırması hatta bazılarını tehdit etmesinin ardından olayın seyri şöyle devam etti.
 
- ABD ilk olarak mart ayında ithal çeliğe yüzde 25 ve alüminyuma yüzde 10 ek gümrük vergisi koydu.
 
- Bu kararın üzerine Çin Yönetimi, ABD’nin bu vergi kararlarına karşılık, ABD menşeli 128 ürüne yüzde 15 ile yüzde 25 oranında değişen vergi getirileceğini açıkladı.
 
- Çin’in bu karşılığının ardından işler daha da kızıştı ve ABD yönetimi, Çinli firmaların Amerikan şirketlerin teknoloji ve patent haklarını ele geçirmeye yönelik kanunsuz yapılan işler nedeniyle yaklaşık 1.300 Çin menşeli ürününe % 25 ek gümrük vergisi getirmek için çalışma yaptığını açıkladı.
 
- Çin yönetimi her ne kadar tüm dünyaya ucuz ürünler ihraç etse de, ABD’nin sadece Çin’e özel uygulayacak olduğu bu gümrük tarifeleri nedeniyle Çin Ticaret Bakanlığı, Çin’in ABD’den ithal ettiği ve yaklaşık olarak 50 milyar dolar tutarındaki ürünlere % 25 ek gümrük vergisi getirileceğini ve bu yönde çalışmaların tamamlandığını açıkladı. Çin’in ek gümrük vergisi listesinde, viski, puro, tütün, dana eti, plastik, buğday, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler, tütün, otomotiv, hava araçları ve soya fasulyesinin de aralarında yer aldığı yaklaşık 106 Amerikan menşeli ürünü kapsayacağı açıklandı.
 
- Bunun üzerine ise Başkan Trump, Çin’i haksız gümrük uygulamaları nedeniyle hem eleştirdi hem de öncekilere ek olarak 100 milyar dolarlık bir gümrük tarifesi daha uygulanması için çalışmaların başlatıldığını açıkladı.
 
Tüm bu açıklama ve uygulamalara karşın bu işin sonu ne olur eleştirilerine karşı ise Başkan Trump, "Ticaret savaşları iyidir ve kolay kazanılır” cevabını veriyor. Fakat geçmişe baktığımızda işin aslı pek de öyle değil. Dünya’nın geçirdiği en büyük ekonomik kriz olan 1929 ekonomik buhranından sonraki süreçte de ABD korumacılık politikaları izlemeye başlamış fakat işin sonu yeni bir dünya savaşı ile sonuçlanmıştı. Bu iş o noktaya varır mı bilinmez (inşallah varmaz) ama ABD’ye yetkili kurumlarca gerekli tedbirlerin uygulanması ve uyarıların yapılması gerekiyor.
 
Bu olayların ardından Çin’in tarihi İpek Yolu’nu canlandırmak üzere planladığı ve Türkiye’nin de önemli bir geçiş noktası olduğu “One Belt One Selt” yani “Bir Kuşak Bir Yol” projesi çok daha önemli ve anlamlı bir hal almış görünüyor. Zaten Çin son dönemde proje çalışmalarını ve yatırımlarını hızlandırmış durumda.


 
Korumacılık Politikalarının Türkiye’ye Etkileri
 
Türkiye ABD’nin, AB’nin veya Çin’in hedefindeki ülkelerden birisi olmasa bile bu korumacılık uygulamalarından dolaylı olarak etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye’nin ABD’ye olan çelik ihracatı ABD’nin çelik ithalatı içerisindeki payı %7’ler gibi düşük bir seviyede. Türkiye’nin ihracatındaki payı ise yaklaşık % 1 gibi bir seviyelerde. Ek gümrük tarifesi tüm ülkelere uygulandığı için aslında Türkiye’nin ihracatına fazla bir etkide bulunmayabilir.  


 
Fakat diğer ürünlerde uygulanmaya başlanan ek gümrük tarifeleri dünya ticaret dengesini değiştirecek bir noktaya gidebilir. Böyle devam ederse küreselleşmenin getirdiği maliyet ve belirli alanlarda uzmanlaşma avantajları bazı ülkeler açısından ortadan kalkabilir. Tam da bu doğrultuda haklı olarak Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci geçenlerde ülkemizin de ABD’nin ek gümrük uygulamalarına karşı diğer ülkeler gibi karşılık verdiğini açıkladı.
 
Biraz da iyi tarafından bakmaya çalışırsak, ülkemiz cari açık veren bir ülke. ABD’nin bu uygulamaları ve faiz artırım politikası neticesinde ABD doları dünyada daha değerli hale gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Bu durumda bazı ithal ürünlerin fiyatı daha pahalı hale gelecek. Pahalı olması ithal talebini azaltabilir hatta bazılarının ülkemizde yerli olarak üretilmesine de vesile olabilir.

Diğer ülkelerin buna karşılık verdiği ve vermeye devam ediyor olduğu düşünülürse ülkemiz yeni sistemin de avantajlarını kullanarak bu korumacılık politikalarını fırsata çevirebilir. Mesela dünyanın korumacılık uygulamalarına sarıldığı bu süreçte 2021 yılında satışa sunulacak olan yerli otomotiv, iç piyasada teşviklerin de etkisiyle oldukça yüksek rakamlara ve dolayısıyla iyi bir pazar payına ulaşması sağlanabilir. İç piyasada belli bir pazara ulaşan yerli ve milli otomotiv daha sonra Güney Kore’nin yaptığı gibi dünya pazarında söz sahibi oluncaya kadar otomotiv ihracatçısına araç başına verilecek teşviklerle oldukça başarılı bir girişim halini alabilir. Bu noktada yerli otomotivin dünyada yeni bir trend olan elektrikli olması da bizim açımızdan büyük bir avantaj olacaktır.