Alevi Kim?.. Alevilik Nedir?

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Türkiye gündemi çok sık değişiyor. Önce “Kürt açılımı” denildi, 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti desteğiyle “Çözüm Süreci” başlatıldı. Çözüm süreci birileri tarafından askıya alınmak istenilince, “İnsan haklarına saygı, demokrasi, özgürlük ve standartları geliştirmek” sloganıyla ‘Demokratik Açılım’ projesi devreye sürüldü... Zaman içinde proje “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” ismiyle anılır oldu.

Son günlerde bu projenin bir ayağı olan ‘Alevi Açılımı’ gündemimizin ilk sırasına yerleşti. Öyle ki ‘Kobani’ eylemlerini dahi unutturdu.

Alevi Açılımı nedir?.. Niçin Alevi açılımı?..

Bir açılımdan bahsedebilmek için, ortada önce bir kapalılık olması, bir daralma olması lazım.

91 yıllık cumhuriyet döneminde Ak Parti 12 yıldır iktidarda. Aleviler, 79 yıldır diğer siyasi partilerin iktidar dönemlerinde alamadıklarını mı istiyorlar?

Esasında Ak Parti iktidara gelinceye kadar Alevilerin geçmiş iktidarların icraatlarından pek şikâyetçi oldukları da duyulmamıştı.

Niçin şikâyetçi olsunlar ki, yargıdan askeriyeye, siyasetten bütün idari makamlara varıncaya kadar her sahada etkili ve söz sahibiydiler!

Herhalde, Ak Parti iktidara gelince, “acaba elde ettiğimiz hakları kaybeder miyiz?” endişesine kapılmış olacaklar ki sesler yükselmeye başladı!

Tayyip Erdoğan, partinin kuruluş günlerinde bu endişeyi tahmin etmiş olmalı ki, her kesime olduğu gibi bu kesime de güven verme açısından parti kurucuları ve MKYK üyeleri arasında Alevilere de yer verme ihtiyacı hissetmiş, milletvekili seçilmelerine de imkân tanımıştı. (Hüseyin Tuğcu, Reha Çamuroğlu, İbrahim Yiğit)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra açılım fitilini yeniden ateşledi…

Cumhurbaşkanının Alevi Sivil Toplum Kuruluşlarının ileri gelenlerine Muharrem ayı vesilesiyle yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda iftar vermesi, gündemi değiştirdi. Bu iftar daveti kadar davete icabet eden şahsiyetler de dikkat çekti…

Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Alevi Vakıfları Federasyon Başkanı Remzi Akbulut, TOBB Üniversitesi'nden Rıza Yıldırım, Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Cengiz Hortoğlu ile Alevi Dedesi Ali Ekber Yurt'un Saray misafirleri arasında bulunması, özellikle yıllardır Alevileri istismar edenlerin uykularını kaçırdı.

Saray davetinin akabinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Nevşehir'de Dersim'le ilgili ezber bozan sözleri, bazılarını rahatsız etmiş olsa da Alevilerin etkili temsilcilerince alkışlandı.

Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun: " Kılıçdaroğlu bugüne kadar hiçbir Ehlibeyt toplantısına gelmemiş ve bu konuda hizmeti olmamıştır. Kılıçdaroğlu, Alevilere çok büyük zarar vermiştir. Alevi toplumuna 1925'te tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonraki en büyük darbeyi Kılıçdaroğlu indirmiştir… Başbakan, manevi bir ziyafet gibi verdiği o tarihi mesajlarla bence Türkiye tarihinde ilk defa bu kadar geniş açılımlı, doğru tespitler ortaya koymuştur. O bakımdan Sayın Başbakan'ın sonuna kadar yanında olacağız." İfadelerini kullanırken…

Akil İnsanlar Heyetinin de üyesi olan Cem Vakfı Başkanı İzzetin Doğan’ın da “Bu topraklarda yaşayan insanlar 1517’ye kadar inançlarından dolayı kavgaya tutuşmamışlardır. O saatten sonra bütün zahmetlere rağmen, siyasi iktidarlar tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan bütün kavga ortamlarına rağmen ne Aleviler Sünnilere, ne Sünniler Alevi kardeşlerine herhangi bir zarar verecek çıkışta bulunmadılar." şeklinde açıklamalarda bulunması; Alevi açılım projesinin neticesinin habercisi gibiydi.

Alevilik nedir?... Alevi kimdir?..

Alevîlik, Hâkk-Muhammed-Ali sıralamasını, Ehl-i Beyt ve On iki İmâm sevgisini esas alan Câferiyye Şiîliği ile ortak noktalara sahip bir inanç sistemidir.

Aleviler, Allah’ın birliğine, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in son Peygamber olduğuna, Hz. Ali’nin de Velî’liğine (İmâmlığına) inanırlar.

Aleviler, Allah ve Resulü Muhammed (S.A.V)’e inandıkları için Müslüman’dırlar… Fakat İslam’ın Namaz, Oruç, Hac ibadet ritüellerinin ötesinde onlarda Hz. Ali (r.a) ve insan sevgisi daha çok ön plana çıkar.

Bir açıdan, Alevilik “Hz. Ali’yi sevmektir” denilirse, her Sünni aynı zamanda iyi bir Alevidir! Çünkü Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in damadı ve dört büyük halifeden biri olan Hz. Ali’yi sevmeyen bir Sünni düşünülemez. Hatta ibadette ihmalkâr davranmayan, Hz. Ali’nin yaşadığı gibi İslam’ı yaşamaya gayret eden Sünni Müslümanlar, ibadette ihmalkâr davranan nice Alevilerden daha Alevi sayılırlar…

Cem Vakfının web sayfasında yer alan, Alevi- Bektaşiliğin temel ahlâkî ilkeleri başlığı altında yazılan Hz. Ali’nin tavsiyelerinin altına imza atmayacak Sünni bir Müslüman herhalde düşünülemez!

İşte Cem Vakfına göre Alevilik anlayışı:

“İlk Müslümanlardan olan Ali; Hz. Muhammed ve onun yoluna içten, gönülden bağlıdır.

Alevi- Bektaşiliğin temel ahlâksal ilkesi olacak “Eline, Diline, Beline sahip olmak” anlayışını Ali ilkeleştirir.

…Halkı ayırmaktan sakının. Dilinizi uz tutun. Gönlünüz başka düşüncede, diliniz başka sözde olmasın. Herkesin dilini zaptetmesi gerekir. Çünkü bu dil serkeştir. Sahibini eğri yola götürür, saptırır. (…) İnsanın dili gönlünün ardındadır. Münafıkın diliyse, gönlünün ardında. İnanan bir söz söylemek istedi mi, önce gönlünden geçirir o sözü. Bir düşünür hayırsa söyler. Şerse vaz geçer. Münafıksa diline geleni söyler.

Beline sahip olmayı o, “şehvetler elbisesinden soyunmak” olarak anlar. Dürüst ve olunduğu gibi görünmeyi insan kişiliğinin sağlamlığı olarak düşünür.

Ali, dürüstlüğün simgesidir. Haklara saygılıdır ve kesin saygı gösterilmesini ister. “Kul hakkı” onun için kutsal haklardandır. Kimsenin hakkının alınmasını istemez. Günümüzdeki hortumculara, rüşvetçilere, armağancılara ders verircesine bir ahlâklılık sergiler. Ona göre; “Bir karıncanın ağzındaki bir arpa tanesinin kabuğunu almak, bu yolla da Tanrı’ya isyan etmek için bana yedi iklimi (alemi/ dünyayı) ve bu iklimlerin altlarındaki ülkeleri verseler, gene kabul etmem ben”.

Ali inançlı biridir. İnancı ve imanı önemser. İnsanların bu konuda içiyle- dışıyla açık olmalarını ister. Dinsel görevin ücretle yapılamayacağı veya yaptırılamayacağını günümüz uygulamalarını sezerek ve bir öngörüde bulunarak vurgular.

Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ı örnek edinerek tüm gençlere öğüdü de örnek alınması ve kişinin özüne yansıtması gereken şeylerdir. Şunu söylüyor:

“Bilmediğin şey hakkında söz söyleme. Gerekmediği zaman söze girişme. Sapıklık olduğundan korktuğun yola gitme. İyiliği buyur da sen de iyilerden ol. Kötülüğü elinle, dilinle yasakla da bu çabanla kötülük edene karşı dur. (…) Nasıl zulme uğramayı istemezsen sen de, öylece kimseye zulmetme. Nasıl sana iyilik etmelerini istiyorsan, sen de başkalarına öylece iyilik et. Başkasından görüp, duyup çirkin bulduğun şeyi, kendin için de çirkin bul. Sana yapılınca razı olamayacağın şeyi, insanlara da yap…

‘Kul hakkının yenmemesi, eline, diline, beline, sahip çıkılması’ Alevîlerin yaşam tarzı ve inançlarının ana ilkeleridir.”

Alevi inanç sisteminin en önemli simalarından birisi olan Hacı Bektaş Veli’nin dünya görüşü olarak da aynı haber sitesinde şu ifadelere yer verilir: “Hangi kökenden gelirse gelsin, insan insandır. Dünyanın merkezinde insan vardır. Düşmanlarınızın bile insan olduğunu unutmayın. Çünkü insan, Tanrı’nın yeryüzündeki görüntüsünden başka bir şey değildir. Kutsal bir varlık olan insana her ne nedenle olursa olsun kötülük yapılamaz.”

Bugüne kadar Alevilerle Sünnilerle arasında ciddi bir tartışma olmamıştır…

Bunda Sünnilerin hoşgörüsü kadar muhtemelen Alevilerin “İnsan insanı incittiği zaman, insan insanın kalbini kırdığı zaman, insan insana haksızlık yaptığı zaman yaptığı ibadetin de hiçbir önemi yoktur.” inanç anlayışı da etkili olmuştur!

Yıllardır aynı işyerlerinde ve aynı yerleşim yerlerinde Alevilerle birlikte yaşayan Sünniler, Alevilerin yaşam tarzlarına ve inanç sistemlerine müdahale etmemişken, üstelik Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin veciz ifadeleri ve ilkeleri karşısında; bazı Alevi temsilcilerinin zorunlu din derslerinden, okullara mescid açılmasından, hanımların tesettüründen, İmam Hatip Liselerinden, Diyanet İşleri Başkanlığından rahatsızlık duymalarını anlamak mümkün değil!..

Bu bazı Alevi temsilcileri, ya Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’yi iyi anlamamışlar ya da burada başka hesaplar var demektir!

Bu mes’ele, Sünni Alevi arasındaki ihtilaftan ziyade, Alevilerin kendi aralarındaki uyumsuzluklarını göstermektedir.

Neler yapılabilir?..

* Hz. Ali (r.a) biz Sünnilerin de baş tacıdır... Onun ahlâkî ilkeleri ve hayat tarzı doğru anlatılmalı ve yaşanmalıdır.

* Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevi, Caferî ve Şiîlerin inanç ve ibadet eğitimleriyle de ilgilenmeli…

* Alevî ve Şiîlerin yoğun olarak ikamet ettikleri ve çalıştıkları yerlerdeki (özellikle köy ve beldelerde) camilere onların dilini ve inanç sistemini bilen görevliler gönderilmeli…

* Diyanet, camilere gösterdiği hassasiyeti cem evlerine de göstermeli…

Sünniler için camiler ne ise, Aleviler için de cem evleri o dur. Sizler, cem evlerini kontrol altında tutamazsanız, oralarda verilecek eksik veya yanlış eğitimden de sorumlu olursunuz!

* Nüfus cüzdanlarında “dini” hanesinin yanına “mezhebi” de ilave edilmelidir…

Sünniler Sünni olarak bilinmelerinden rahatsızlık duymadıkları gibi, Alevî, Caferî ve Şiîler de Alevî, Caferî ve Şiî olarak bilinmelerinden rahatsızlık duymayacaklardır.

Bu vesileyle kimin sayısının da ne kadar olduğu net olarak bilinmiş olacaktır.

“Aşağılık insanlarla yakınlaşmaktan kaçın, onlar ki yapmacık sevgilerini gösterip içlerinde kötülüğü sakladılar. Onları hoşnut tuttuğun sürece sana sevgi duyarlar verili olmaktan geri kalırsan sana zehirlerini akıtırlar.” (Hz. Ali)