Devlet Başkanını uyarmak mı, uyarmamak mı ihanet olur?

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 Bir Devlet Başkanı ki, halkın ekser desteğiyle iktidara gelse;

- "Asla suistimallere yol vermeyeceğiz. Yolsuzluklara asla prim vermeyeceğiz…” taahhüdünde bulunmasına rağmen onun iktidar döneminde yolsuzluklar ve suiistimaller (geçmiş dönemlerde görülmeyecek derecede) ülkenin kılcal damarları sayılabilecek en ücra köşelerine (il-ilçe-belde, köy ve mahallelere) kadar yayılacak olsa;
 
- Adı suistimallere, yolsuzluklara (hizmet görme komisyonculuğuna!) karışanlar bürokrasi kademelerinde ve parti teşkilat birimlerinde vazifelendirilecek olsa; sağır sultanların dahi duyduğu şaibeli eylemlerine rağmen bunlara müdahale edilmeyecek olsa;
 
- Devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa (herkesçe duyulsa, yayılsa),  işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa;
 
- Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese;
 
- Bütün bu şartlar, halkın itimâd ve hürmetinin sarsılmasına sebep olsa;
 
- Ve netice itibariyle bu halin, devletin çöküş ve izmihlâline (yıkılma, yok oluş) alametler olarak görülse;
 
 
 
Bu ahval ve şerait dâhilinde (devletin çöküş ve izmihlâline sebebiyet verilmemesi adına) devlet başkanını münasip bir üslupla uyarıda bulunmak mı Müslümanca bir tavır ve vatan-milletseverliktir, yoksa sükût edip (devletin çöküş ve izmihlâlini) beklemek, hatta üstüne üstlük birde bu hali bile bile, göre göre alkışlamak mı?!.
 
Diğer bir ifadeyle, bu ahval ve şerait dâhilinde (devletin çöküş ve izmihlâline sebebiyet verilmemesi adına) devlet başkanını münasip bir üslupla uyarıda bulunmak mı hainliktir,
yoksa sükût edip (devletin çöküş ve izmihlâlini) beklemek, hatta üstüne üstlük birde bu hali bile bile, göre göre alkışlamak mı?!.
***
Bu ahval ve şerait dâhilinde devlet başkanının uyarılması, ona isyan değildir. 
Bu yanlış uygulamaların belki farkında değildir diye ikaz edilmesidir!..
 
Ancak bu ikazlara rağmen, uyarılan konularda herhangi bir tedbir alınmıyor ve tasfiye gidilmiyorsa; başkanın alkışlanması demek; onun şahsında şaibeli bürokrat ve siyasetçilerin alkışlanması demektir!..
***
Devlet Başkanına (sözleriyle amelleri uygun olduğu, hak ve adaletten ayrılmadığı sürece) EVET!..
 
Başkanın etrafını kuşatan, onun tensip ve tavsiyesiyle bürokrasi kademelerinde ve parti teşkilat birimlerinde vazifelendirilen, koyunları yiyen çoban mesabesindeki  “adı suistimallere, yolsuzluklara (hizmet görme komisyonculuğuna!) karışan bürokrat ve siyasetçilere HAYIR!
***
Buyurun, kimse başını kuma gömmeden açıkça söylesin!..
Başkalarını itham ederek, başkalarının eksik ve hatalı söz ve eylemlerini gündemde tutarak kendinizin dürüst ve güvenilir olduğunu ispat edemezsiniz!..
Başkalarının ne olduğu değil sizlerin ne olduğu önemli!
***
“Allah'ın gönderdiği her bir peygamber ve işbaşına getirdiği her bir halifenin mutlaka iki türlü sırdaşı vardır. Bir tür sırdaşlar ona iyiliği emreder ve onu iyiliğe teşvik eder. Öbür tür sırdaşlar ise, ona kötülüğü emreder ve onu işlemeye teşvik ederler. Günahtan korunan ise Allah’ın koruduğu kimselerdir.” (Buhârî, Ahkâm 42; Nesâî, Bey‘at 32)
***
“Hangi vali birine zulmeder ve o zulüm bana şikâyet olunur da; ben o zulmü ortadan kaldırmazsam; o kimseye ben zulmetmiş ve adaletten ayrılmış olurum… Bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur, uyarılarınızı dinlemezsek bizde hayır yoktur.” (Hz. Ömer)
 
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
01 Şubat 2020 C.tesi / 07 Cemâziyelahir1441