İlahî Murâkabeyi İdrâk Etmek!..

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 Herkes şikâyetçi… Neredeyse dert yanmayan, şikâyetçi olmayan yok gibi. Dert yananlardan da başkaları dert yanıyor.

İttifak edilen müşterek dert: Dürüst ve adil olmamak,  hakkı olmadığı şeylere talip olmak, helal ve haram ayırımı yapmamak…
 
İnsanoğlunu cezaî müeyyideler disipline ediyor… Trafikte, denetim ve radar uygulamasının yoğun ve devamlı olduğu bölgelerde trafik kurallarına riayetin de yüksek olması misali.
 
Beşeri murâkabe ve müeyyide ne kadar güçlü görülürse görülsün nihayet imkânların sınırlı olması sebebiyle neticede sınırlı olacaktır. Yani mükemmel bir disiplin hiçbir zaman elde edilemeyecektir.
 
Yaratıcı’nın murâkabesini idrâk etmek!..
Trafikte, maliyede, belediye ve sair müesseselerde denetimin varlığının bilinmesi insanımızı nasıl ki disipline ediyor ise…
Diğer bir ifadeyle beşerî marâkabelerin varlığını hissetmek, nasıl ki insanımızı konulan kuralların hilafına hareket etmekten men edebiliyorsa;
Bu insanımız beşerî otoritenin denetim kuralları kadar Yaratıcı’sının murâkabesini de hakkıyle idrâk etse/edebilse muhtemelen o Yaratıcı’sının koyduğu ilâhî kuralların da hilâfına bir iş yapamayacaktır! 
 
Temiz bir silsile!..
İşte asr-ı saâdette bu hâle güzel bir misâl:
Bir gece vakti Halîfe Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, mûtâdı olduğu üzere Medîne sokaklarını gezmekteydi ki, ansızın durakladı. Önünden geçmekte olduğu evden dışarıya kadar taşan bir ana ile kızının tartışması dikkatini çekmişti. Ana, kızına:
“–Kızım, yarın satacağımız süte biraz su karıştır!” demekteydi. Kız ise:
“–Anacığım, halîfe süte su karıştırılmasını yasak etmedi mi?” dedi. Ana, kızının sözlerine sert çıkarak:
“–Kızım, gecenin bu saatinde halîfenin süte su kattığımızdan nasıl haberi olacak?!.” dedi. 
Ancak gönlü Allâh sevgisi ve korkusu ile diri olan kız, anasının süte su katma hîlesini yine kabûllenmedi ve:
“–Anacığım! Halîfe görmüyor diyelim, Allâh da mı görmüyor? Bu hîleyi insanlardan gizlemek kolay, ama her şeyi görüp bilen kâinâtın Hâlık’ı Allâh’tan gizlemek mümkün mü?..” dedi.
 
Rabbânî hakîkatlerle dolu temiz bir vicdan ve diri bir kalbe sâhip olan bu nezîhe kızın, derûnî bir Allâh korkusu içinde annesine verdiği cevap, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ı son derece duygulandırdı. Onu, gönlündeki takvâsı ile müstesnâ bir nasip bildi ve oğluna gelin olarak aldı. Beşinci halîfe olarak zikredilen meşhur Ömer bin Abdülazîz, işte bu temiz silsileden doğdu.
***
Kıssadan Hisse…
Demek ki temiz bir nesil için Rabbânî hakîkatlerle dolu temiz bir vicdan ve diri bir kalbe sâhip kızlara, gelinlere, annelere ihtiyaç var!
 
Ne mutlu böyle kızlar yetiştiren anne ve babalara!.. 
Ne mutlu böyle nezihe kızları eş olarak seçen kocalara!.. 
Ne mutlu böyle geline sahip kayınbaba ve kayınvalidelere!
Ne mutlu böyle annelere sahip evlatlara!
 
“O gün, ne mal fayda verir, ne de evlâd! Ancak Allâh’a kalb-i selîm (temiz bir kalb) ile gelenler müstesnâ!” (eş-Şuarâ, 88-89)
 
Vesselam… 
23 Haziran 2016 / 18 Ramazan 1437