Cemaatin Özgüven Kaynağı: Tedbir Kültürü

Ahmet ÇİÇEK
Cemaat özellikle 12 Eylül referandumu sonrasından itibaren bu günler için sinsice argümanlar toplamaya başlamıştı. Bu hazırlık sürecinde spontane gelişen Gezi olayları yaşandı. O süreçte polisin zaman zaman hükümeti zor durumda bırakan müdahalelerinde cemaatin parmağı olduğu bugün tartışılsa da cemaat Gezi olayları sırasında kendini vitrine koymadı ancak perde arkasından Uzun Adam aleyhinde saf tuttu.
Konumuz bu değil fakat Gezi olayları demişken akla gelen bir soru: 17 Aralık operasyonu neden Gezi olayları sırasında gerçekleşmedi? El cevap: Gezi olayları masum bir olay olarak başlasa da hemen sonra vitrine çıkan illegal örgütlerle aynı parantez içinde görünmekten, üstelik piyon olarak görünmekten imtina etmiş olabilir. İkinci husus; Gezi olaylarının zamanlaması kötüydü. Seçim arifesine denk getirilseydi cemaatin katkıları çok daha bariz ve farklı olabilirdi.
17 Aralık sonrasında birçok mesele ve detay konuşuldu, tartışıldı. Fakat eksik kalan ama çok mühim olan bir noktayı da bu yazımda ben dikkatlerinize sunmak isterim. 17 Aralık sonrası cemaat cephesinden defalarca dillendirilen bir ifade var: "Eğer hükümet cemaat hakkında bir iddia sahibi ise belgelerini ortaya koysun." Bu ifadede müthiş bir özgüven var. Peki ama bu özgüvenin kaynağı ne?
El cevap: İki kaynak var; savunma duvarı niteliğindeki tedbir kültürü ve taarruz silahı olan şantaj argümanları…
Şantaj argümanlarını belki başka bir yazımızda ele alabiliriz ama biz şimdi tedbir kültüründen bahsedeceğiz.
Cemaat 40 yıllık geçmişinde en profesyonel olduğu konu tedbir altyapısıdır. En alt biriminde dahi en üst düzeyde bir tedbir kültürü vardır. Bu kültürü çok daha derinlemesine detaylandırabilirim ama cemaatin içindeki samimi ve fedakâr insanların hatırına şimdilik yüzeysel geçeceğim.
Tedbir kültürü adına kısaca şunları ifade edeyim;

- Cemaat mensuplarının illegal konuşmalarını dinlemek çok mümkün değil. Çünkü telefona dair çok güçlü bir tedbir altyapısı var. İstişare toplantılarında yanlarında telefon bulundurmazlar. Hatta her ihtimale karşı frekans bozmak için radyo kullanırlar. Birebir telefon görüşmelerinde ise şifreli konuşurlar.

- Devlet içinde kritik görevlerdeki mensuplar çok özel bir tedbir sistemi ile yetiştirilirler. Bu kişileri tespit etmek de zor. Zaman zaman cemaat aleyhindeymiş gibi dahi görünebilirler. Resmi isimleri ile cemaatteki isimleri farklıdır. Bu kişileri cemaat içinde çok az sayıda belli kişiler bilir.

- Cemaate dair bilgi belge bulmak çok zor. Çünkü istişare kayıtları dahi küçücük kağıtlara şifreli olarak yazılır ve bu notlar istişare sonrasında imha edilir.

- Cemaate dair bilgisayar kayıtlarına da ulaşmak zor. Çünkü bilgisayara doğrudan kayıtlı veriler bulundurmazlar. Özel şifreli belleklerle bilgi ve belgeler taşınır.

- Cemaat birimlerinde belirsiz aralıklarda ama ortalama ayda bir tedbir taramaları yapılır. Özellikle cemaate yönelik bir açık tehdit varsa en ufak risk taşıyan argümanlar cemaat mıntıkalarından temizlenir.

- Cemaatin herhangi bir birimine baskın ya da teftiş yapılacaksa bu durum evvelden ilgili yerlerden haber alınır. Ona göre de tedbir usulleri devreye konur.

- Tedbirde temel çizgi hukuksal zeminde haklı çıkabilecek dairede kalmaktır. Karşı cepheden gelen iddia ve ithamlar eğer o daireden taşıyorsa cemaat o kişiyi ya da kurumu kendinden saymaz. Kişinin ya da kurumun cemaatten olduğuna dair resmi bir kayıt yok nasıl olsa.

- Cemaat içindeki yetkili kişiler kendilerinden birkaç adım üstteki abi-ablaları bilir. Daha üst kişilerle tanışmak ve görüşmek sözlü referansla mümkündür.

Tedbir usulleri çeşitlendirilebilir. Zaten cemaat, iktidarla mücadeleye niyetlenmesiyle bütün tedbir mekanizmalarını çoktan devreye sokmuştur. Şu an bir cemaat evinde Fethullah Gülen'in eserlerini dahi bulmak mümkün olmayabilir.
Şimdilik 30 Mart bekleniyor. Eğer AK Parti bu seçimde beklenen darbeyi almazsa cemaat Türkiye'de kendini uyku moduna alabilir. Faaliyetlerini yurtdışında yoğunlaştırır. Ya da Türkiye'de siyasal bir hareket olarak yoluna devam eder, en azından mensupları ile organik bağını bu şekilde canlı tutar. Bu en üst düzey tedbir metodudur.
Uzun Adam 17 Aralık'ı İstiklal Mücadelesi olarak niteliyor da cemaat için de 30 Mart varlık-yokluk meselesi adeta. Gerçi çok iyi çalışılmış bir senaryo idi, taarruz senaryoları çok akıllıcaydı ama Uzun Adam çetin ceviz çıktı doğrusu. Süreç devam ediyor gerçi, 30 Marta kadar daha çok şeye tanık olabiliriz. Ben şahsen seçime birkaç gün kala etkili bir algı operasyonu daha bekliyorum ama bu hangi taraftan gelir bilemem.
Cemaat sonuçta çok kötü bir kumar oynadı. En başta ifade ettiğim husus halen geçerli; cemaat bu mücadelede kazansa dahi kaybeden olmaktan kurtulamayacak. Şimdilerde bu gerçek fark edilmiş, lakin son pişmanlık pek fayda etmiyor.