KAMU VİCDANININ ŞİFRELERİ KİMDE?

Ahmet ÇİÇEK
17 Aralık sonrası bir yazımda cemaatin iktidara karşı 3-0 yenik başladığına dair bir ibare kullanmıştım. Geçtiğimiz haftasonu ise durumun 5-1 olduğunu facebook sayfamda paylaştım. Tabi bu teşbihi yaparken kastım kamu vicdanının temayülü idi. Bu konu gündemdeki meselenin aslında ana gövdesini oluşturmaktadır.
Cemaatle iktidarın bir güç mücadelesinde oldukları aşikâr. Fakat şahsi kanaatim, gündemimizi oluşturan operasyonların cemaat kaynaklı olduğuna inancım çok zayıf. Bununla beraber; ortaya çıkan genel algı şüpheleri cemaat üzerine yoğunlaştırmaktadır. Birileri iktidar ile cemaati dövüştürmek için ille de böyle bir şey arzu etmiş de olabilir ama asıl cemaati töhmet altında bırakan husus, krizi derinleştiren bir direnç ortaya koymasıdır. Üstelik üzerine yapışan algıdan da pek rahatsız görünmüyor. Bu arada cemaat derken özellikle camianın politikalarını belirleyen üst kademesini kastediyorum. Taban kendilerine sonradan sunulan öğretilere göre fikir geliştiriyor. 
Belki de cemaati Başbakan'a karşı cesaretlendiren şey kamu vicdanının göstergeleri oldu. Türkçe olimpiyatları ile dolup taşan stadyumlar toplumsal desteğin daha canlı işaretleriydi. Gerçekten de bana göre halkımızın cemaate teveccühü %60'lar civarında, en azından 17 Aralık'a kadar böyleydi. Fakat %60'lı destek siyasi karakterde bir destek değil, %60'ın realitede siyasi karşılığı rakipler içinde Başbakan olduğu müddetçe %3'ü geçmez.
Öteyandan Başbakan farzımuhal değil, tescillenmiş %50'lik bir desteğe sahip. Toplumun nabzını tutarak politikalar takip eden bir lider. Üstelik özellikle kritik ve kriz dönemlerinde toplumu kendi çizgisine çekebilmede oldukça mahir.
Karşımıza çıkan güç mücadelesinde halkı-haksız tartışmaları da var. Ben haklı-haksız boyutunda halkın özellikle mücadele zeminine dikkat ettiğine inanıyorum. Bu mücadele siyaset ringinde gerçekleşiyor. O halde cemaat bir şekilde mücadelesinde haklı dahi olsa biri çıkıp; "iyi de kardeşim sen siyasette ne işin var " dese hükmen haksız durumuna düşer. Zaten bu yüzden 3-0 yenik başladı dediydim. 
Soru şu; cemaat çatışma zeminine neden girdi? Girdi ise çatışma ortamında kullanacağı argümanlar ne? Nihai olarak neyi hedefliyor? Cevap bulması gereken sorular bunlar.
Başbakan geçen ay "Ne istediler de vermedim" derken, öyle bir şey istediler ki vermedim, veremedim anlamında söylemiş de olabilir. Ki bana göre çatışmanın girizgâhı burası. Bildiğimden değil, resme bakarak kanaatimi dillendiriyorum. Ergenekondan boşalan boşluğu doldurmak istemiş olabilir pekâlâ. Müesses nizamı tesis etmekten yana olan Başbakan bu isteği reddetmekten başka, bu amacı taşıyan camiayı kritik noktalarda tutmanın tehdit oluşturacağına inanmış da olabilir. Ya da Başbakan vesayet düzenini yıkmada iktidara yol arkadaşlığı yapan cemaate görev tamamlanınca kapıyı göstermiş olabilir. Bu tavır da cemaatin Başbakan'a olan itimatını derinden sarsmış olabilir. Nedenini net olarak bilmesek de neticede bir çatışma ortamı doğmuş.
Son operasyonları cemaat tertiplemese dahi vaziyetten netice tahsil etme adına vazife edinmiş olabilir. Şöyle ki bir teoridir sadece; rüşvet ve yolsuzluk parantezinde iktidarın toplumsal zeminini kaydırabilirse hem halk nazarında milli çıkarları koruyan dürüst bir cemaat imajı edinmiş olacak, hem de bundan sonraki hükümetler üzerinde gizli bir otorite tesis etmiş olacaktı.
Oyun kurucu her kimse hesaba katmadıkları bir gerçek var. Hedef alınan Başbakan herhangi bir siyasi parti genel başkanı değil, o partiler üstü bir liderdir. Onun desteklemediği veya içinde olmadığı bir parti adı AK dahi olsa iktidar olamaz. Sıfırdan tamamen yeni yüzlerden insanlarla yeni bir parti kursun, ilk seçimde yine tek başına iktidardır. Bu liderlik algısı satın alınmamış, geçen zaman içinde ortaya konan icraat ve inkılâplarla iyice tescillenerek kazanılmıştır. Ona destek verenler, onun milleti ve devleti zararına en ufak bir adım atmayacaklarına dair sarsılmaz kabulleri var. Hatta halk ona atfedilen bu kabul sebebiyle, yani dik duruşu sebebiyle  -Allah ömrünü uzun ve bereketli kılsın- halk onun can sağlığından endişe eder halde.
Tescillenen bu karakter ve algı sebebiyle her seçimde yükselen zaferler ortada. Bu zaferler kimi iç ve dış çevrelerde demokratik yöntemlerle bir netice alınamayacağına dair bir kabul oluşturmuş. Bu yüzdendir ki son on bir yıl içinde pek çok defa çeşitli kaos denemeleri özellikle seçim öncelerinde malumumuz oldu. Halkta hâlihazırda bu türden girişimlerin olabileceğini tahmin ettiği için ne kadar açık ve masum yüzle ortaya çıkarsa çıksın Başbakan'ı hedef alan her türlü teşebbüs bir şekilde Başbakan'ın mağduriyeti ile sonuçlanıyor. Bu sonuca ulaşmak için halkın Başbakan'dan duyacakları birkaç cümle yeterli olabiliyor. 
Bana öyle geliyor ki Başbakan tam bir devlet adamı ve lider karakteriyle müesses nizamı kurmaya çalışarak tarihe hazırlanıyor ve attığı adımlarla tarih sayfasını sonraki nesillere ilham verecek cümlelerle doldurmanın gayretinde. Ki yakın gelecekte Türkiye Cumhuriyeti'ni kuruluştan yükselme dönemine taşıyan bir lider olarak sayfasının başlığını attıracağına dair kanaatim güngeçtikçe artıyor.