KUT'ÜL AMARE ZAFERİ

Ceyhun KALENDER

BİR İTTİHATÇI PAŞA; HALİL KUT  
Birinci Dünya Savaşı içinde Çanakkale Zaferi'nden sonra, 29 Nisan 1916 günü de Irak topraklarında Kut’ül Amare zaferini elde ettik. Bu büyük kuşatma harbinde, 13 bin İngiliz askeri ile 500’e yakın -içinde generallerin de bulunduğu- subay grubu daha fazla dayanamayarak Türk Ordusuna teslim olmak zorunda kaldı. Bütün dünya bu zafer karşısında bir kez daha şaşkınlığa uğradı ve İngilizlerin ağır bir yenilgi aldığına hemfikir oldu.

Ancak bu başarının sevinci kısa sürdü. Rus ve İngiliz ordularının bölgede birleşmesini önlemek amacıyla ordumuz İran üzerine sevk edilince, cephe zayıf bırakıldı ve daha sonra İngilizler bir hamleyle burayı geri alarak Bağdat'a girdi. İşgal Filistin, Suriye ve Irak Cephesi'ne kadar genişleyerek, bugünkü Türkiye sınırına ulaştı.

İngilizlerin hamlesine rağmen 1918 yılı sonuna kadar Türk Ordusu, İngiliz ve Fransız birliklerine karşı direncini sürdürdü. Yer yer geri çekilse de bozguna uğramadı. Müttefikimiz Almanya'nın 5 Ekim 1918 günü savaştan çekilmesiyle de Cihan Harbi bizim için 30 Ekim 1918 günü sona erdi.

ENVER PAŞA'NIN DİSİPLİNLİ ORDUSUNUN BAŞARISI
Bölgedeki genel başarısızlığın nedeni insan kaynağımızın azalması, ulaşım yollarının elverişli olmaması, cephenin çok genişlemesi, ayrıca mühimmat ve silah desteğinin de azalması nedeniyle savaşı sürdüremedik. Bir de bölgedeki Araplar bize yeterli desteği vermedi, hatta zaman zaman İngilizlerle birleşerek bize karşı savaşmaktan da geri kalmadılar.

İngiliz ve Fransızlar bölgedeki ileri gelen aşiretleri "Büyük Arabistan Krallığı" hayaliyle silahlandırarak üzerimize saldı. Buna rağmen Türk Ordusu disiplinli sevk ve idareyle kanının son damlasına kadar bölgeyi savundu. Emperyalist bir güce karşı boyun eğmeyeceğini dünyaya gösterdi. Türk tarihine de örnek mücadele tarihi bıraktı.

Çanakkale ve Kut’ül Amare Zaferlerinin perde arkasında ise, Enver Paşa'nın liderliğindeki İttihat ve Terakki yönetimi döneminde; Balkan Harbi yenilgisinden bir yıl gibi kısa bir sürede bu orduyu kurmasıydı. Bu müdahalede Abdülhamit döneminin dökülen ordusu tasfiye edilerek, genç ve cesur subay kadrosunun önü açıldı ve bunlar rütbelerinin üzerinde sorumluluk alarak birliklere komutanlık yaptılar.

Buralarda pişen ve büyük tecrübe edinen genç subaylar, daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda daha büyük başarılara imza attılar. Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın komutasına girerek modern Türk Ordusu'nun temellerini attılar. Bu genç ve devrimci kadrolar, İngilizlerin Anadolu'yu parçalama plânını da yerle bir ettiler. Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular. Çanakkale ve Kut’ül Amere Zaferleri, milli tarihimizde bu anlamda çok kıymetli yere sahiptir.

HEDEF BAĞDAT
Büyük kuvvetlerle Çanakkale’ye saldıran İngilizler, aynı tarihlerde de Arap topraklarında adım adım ilerliyorlardı. Çanakkale yenilgisinden sonra ağırlıklı olarak Arap Cephelerine kuvvet kaydıran İngilizler bölgenin kalbi Bağdat’ı ele geçirmek istiyorlardı. General Tawshend komutasındaki İngiliz birlikleri 24 Temmuz 1915 günü Bağdat’a doğru hücuma geçti. 

Bu ilerleyiş karşısında Irak Umum Kumandanı Nurettin Bey komutasındaki birlikler 28 Eylül 1915 tarihinde İngiliz birlikleri karşısında Kut’ül Amare’den çekildi ve İngilizler burayı işgal ettiler. 22 Ekim günü ise İngiliz birlikleri Bağdat üzerine iki koldan yürümeye başladılar. Bu birlikler Selman Pakt’ta Nurettin Bey komutasındaki birlikler tarafından 22 Kasım günü durduruldu. İngilizler tekrar Kut’ül Amare’ye geri çekilmek zorunda kaldılar. 23 Kasım günü de Türk birlikleri hücuma kalktı. Türk birlikleri ile İngiliz birlikleri arasında birçok yerde çok çetin çatışmalar oldu. Zaman zaman Türk birlikleri geri çekilse de genel saldırısını durdurmadı. 5 Aralık günü Türk birlikleri, Kut’ül Amare önlerine geldiler.

İNGİLİZLER KUŞATILDI
Türk birlikleri Kutul Amare’de İngilizleri tam manasıyla kuşatmış ve bir çember içine almışlardı. Bunu yarmak için İngiliz birlikleri zaman zaman takviye aldıysa da başarılı olamadı. Mart ayına kadar süren bu kuşatma sırasında, İngiliz birlikleri içinde çok büyük kayıplar meydana geldi. Nehirlerden yapılan cephane ve yiyecek yardımı da yeterli olmadı. Çünkü Türk birlikleri buralara da sarkarak yardımları engelledi. Geçen her gün İngilizler içindeki huzursuzluğu artırdı. Londra'nın yeterince işi ciddiye almadığından da yakınmaya başladılar.

İngilizlerin çemberden çıkma girişimleri, Sabis bölgesinde Ali İhsan Bey komutasındaki birlikler tarafından önü kesildi. Sabis Meydan Muharebesi olarak da tarihe geçen bu çatışmalarda birliklerimiz büyük başarılar elde etti. İngilizlerin içinde bulunduğu durumdan kurtulamayacağını gören komutanlığımız, 10 Mart 1916 günü teslim olma önerisi yaptı. İngilizler buna olumlu cevap vermedi ve 6 Nisan günü büyük bir saldırıya geçerek bir kez daha yarma harekâtına giriştiler. Ancak başarılı olamadılar ve çok büyük kayıplar vererek durumlarını korumaya çalıştılar.

Halil Paşa, 9 Nisan 1916 günü İngiliz birliklerinin komutanı General Charles Vere Ferrers Towshend’a bir kez daha “teslim ol” çağrısı gönderdi. General buna, “Türkler muharebe sahasında daima iyi asker ve necip insandırlar; fakat ben henüz teslim olmayı düşünmüyorum” cevabını verdi. 22 Nisan günü 5 bin kişilik bir birlikle hücuma geçtiler. Bundan da sonuç alamadılar. 3 bin ölü vererek geri çekildiler.

Bu hücum ve tekliften sonra sonuç alamayacaklarını anlayan İngilizler, General Towshend’ın yazısıyla teslim olacaklarını bildirdiler. General Townshend şu satırları içeren telgrafı, İngiliz Avrupa Kuvvetleri Karargâhına gönderir:

“Kut’daki muhafızlarımızı almak üzere bir Türk alayı yaklaşmaktadır. Hem kalenin hem de şehrin üzerine beyaz bayrağı çektim. Taburlar saat 2’de Şumran yakınındaki kampa girmeye başlıyorlar. Biz telsizi yavaşça imha ediyoruz ki, bu iş yapılmaya değer. Kut’dan bütün gemiler ve istasyonlara elvedâ ve hepinize iyi şanslar… 29 Nisan 1916, Saat: 13.35, General Towshend.”    

İngiliz birlikleri ellerindeki topları imha ettikten sonra 13'ü general 476’sı subay olmak üzere 13 bin 390 kişilik mevcuduyla "kayıtsız ve şartsız" olarak Türk kuvvetlerine teslim oldular. İngilizler ölü ve yaralı 23 bin kayıp verirken Türk Ordusu da 10 bine yakın şehit ve yaralı verdi. Bu tarihi zafer üzerine 6’ncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil Paşa, ordusuna şu mesajı çeker: “Bugüne ‘Kut Bayramı’ namını veriyorum.”

AVRUPA'DA ŞOK ETKİSİ YARATTI
Bu zafer Avrupa’da tam manasıyla şok etkisi yarattı. Bütün gazeteler Türk’ün zaferini yazmak zorunda kalırken, İngilizler bile, “Çanakkale’den sonra en büyük hezimete uğradık” değerlendirmesini yaptılar. Gerçekten de en büyük zaferdi. Ancak gelin görün ki diğer cephelerdeki yenilgiler, yanlış sevk ve idare bu zaferi başarısızlığa dönüştürdü.    

Bir süre sonra buradaki Türk birliklerinin, -Rusya'nın Kafkasya üzerinden bölgeye sarkması tehlikesine karşılık- İran cephesine gönderilmesi nedeniyle bölge zayıf kaldı ve İngilizler bu durumdan yararlanarak 11 Mart 1917’de Bağdat’ı geri aldı. Daha sonra da Musul’a doğru ilerlediler. Petrol yataklarının bulunduğu Musul’u, Türk direnişi karşısında alamadılar. Ta ki mütarekeye kadar...

Mütarekede bile buralar elimizdeydi. Mondros Mütarekesi’nden üç gün sonra İstanbul hükümetine baskı yaparak, birliklerimizi geri çektirdiler ve işgal ettiler.

İlginçtir, bu bölgede görev yapan ve adlarını iki büyük zafere yazdıran Ali İhsan ve Halil Paşalar, yıllar sonra soyismi olarak bu bölgenin isimlerini aldılar. Sabis ve Kut! Bu vesileyle Arap çöllerinde canlarını veren aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.

HALİL KUT KİMDİR?

Halil Kut (1882, İstanbul – 20 Ağustos 1957, İstanbul), Türk askeri ve “Kut’ül Ammare Kahramanı” olarak da bilinir. Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük amcasıdır. 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından Küt’ül Ammare Zaferi nedeniyle “Kut” soyadı verildi.

KUT’ÜL AMMARE ZAFERİ KUTLAMALARI NE ZAMAN YASAKLANDI?

Tarihçiler, 1952 yılına Kut Bayramı olarak kutlanan Kûtu’l Amâre Zaferi’nin, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya üye olmasıyla kaldırıldığını belirtiyor. Adnan Menderes yönetimindeki 20. hükümetin aldığı karar kapsamında, Kûtu’l Amâre’ye ilişkin bilgilerin de bu tarihten sonra tarih kitaplarından çıkarıldığı kaydediliyor.

Kaynaklar:

Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi

 Genelkurmay Başkanlığı Basımevi

Cephelerden Kurtuluş Savaşı’na

Birinci Cihan Harbi'nde Irak-İran Cephesi