İyi Kalmanın Bedeli

Yasemin ÖZÇELİK

Bu çağda iyilik, hem sınav hem cevaptır; dünyanın sertliğine rağmen kalbini yumuşak tutabilmekse en büyük cesaret.

Her şeyin aceleye geldiği bir zamanda, kalbini yavaşlatmaya çalışmak cesaret ister.
Kimseye dokunmadan geçmek istersin ama biri mutlaka gelip kalbini çarpar.
İyiliğini sakınmazsın, çünkü bilirsin; içinden geleni tutmak, kendine ihanet gibidir.
Ama sonra görürsün ki, senin iyi niyetin başkasının sınavına dönüşür.

Bu çağda iyi olmak, sanki fazlalık gibi görülüyor.
Nezaket, artık safdillikle karıştırılıyor.
Sessizlik, zayıflık sanılıyor.
Oysa ben biliyorum; susmak bazen en yüksek direniştir.
Ve iyi kalmak, tüm yanlış anlamalara rağmen vazgeçmemektir.

Benim için iyilik, büyük cümlelerde değil; küçük farkındalıklarda gizlidir.
Birinin yorgun yüzünde bir tebessüm sebebi olabilmek…
Bir çocuğun ayağındaki yeni ayakkabıya bakarken, kendi yarım kalmış adımlarını tamamlamış gibi hissetmek…
İyilik bazen sadece budur: kimsenin fark etmediği bir dokunuş, bir iç rahatlığı.

Kırıldığımda da öğrendim; iyi olmak her zaman kolay değil.
Bazen susarsın, anlatmak istemezsin çünkü kelimeler değil, yürek yorulur.
Ama yine de içimde bir ses der ki:
“Kırıl ama kirlenme.”
Çünkü iyilik, insanın içini karartmadan yaşayabilme sanatıdır.

Belki kimse görmez, kimse “teşekkür ederim” demez.
Ama ben inanıyorum; iyilik bir iz bırakır.
Belki bir dua olur, belki bir hatıra, belki de sadece bir huzur.

Dünyanın tüm sertliğine rağmen yumuşak kalabilmek…
İşte, insan olmanın asıl sınavı bu.