Mustafa Denizli Hedefini Açıkladı

Mustafa Denizli Hedefini Açıkladı

Ç.Rizespor’u tercih sebebine açıklık getiren Mustafa Denizli, "Süper Lig’e çıkarsak Süper Lig’de ses getirecek bir futbol şehri yaratmak....

Ç.Rizespor’u tercih sebebine açıklık getiren Mustafa Denizli, "Süper Lig’e çıkarsak Süper Lig’de ses getirecek bir futbol şehri yaratmak. Dünyanın her yerinde böyle örnekler var. Bu bölgenin bir daha Türk futboluna damga vuracak takıma ihtiyacı var. Trabzon yıllardır bekliyor. Trabzon bunu gerçekleştiremedi. Türk futboluna bir Rize gerçeğini sokmak istiyoruz." dedi.

Ç.Rizespor'un tecrübeli Teknik adamı Mustafa Denizli, Zaman'a konuştu. Zaman Gazetesi'nden Erhan Güven'in sorularını yanıtlayan Ünlü Teknik Adam, Ç.Rizespor olmak üzere birçok soruyu cevaplandırdı.

Efsane teknik adamlardan Mustafa Denizli, futbolumuzun fotoğrafını çekti. Çaykur Rizespor’u tercih sebebine açıklık getiren deneyimli hoca, şampiyonluğa taşıdığı G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş özelinde çarpıcı açıklamalar yaptı. Şirin Karadeniz ilinde Zaman’a konuşan Denizli, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi kadrosunu, 2000’de, UEFA’yı kazanan Galatasaray olarak gösterdi.

Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi üç büyük kulüpte şampiyonluk kupasını kaldırdı. Türkiye’de futbol mantalitesinin gelişmesine öncülük etti. Adeta kulüpler üstü bir konuma yükseldi. Sezon başında yeniden Beşiktaş’a döneceği konuşuldu ama biraz daha bekleyip devre arasında PTT 1. Lig ekiplerinden Çaykur Rizespor’a imza atarak herkesi şaşırttı. Hedefi ise Karadeniz temsilcisini sadece Süper Lig’e çıkarmakla sınırlı değildi. Bir futbol şehri kurmak için kolları sıvadı. Yolları Beşiktaş’tan geçen Yusuf Şimşek, İbrahim Üzülmez ile Zafer Öger’i yanına alarak işe koyulan Mustafa Denizli, Rize’de Zaman’ı ağırladı. Sorularımıza samimi cevaplar verdi, tecrübelerini aktardı.

Kariyeriniz başarılarla dolu. Neden çalışmak için Rize’yi seçtiniz?

Sene başında bazı Süper Lig kulüpleriyle görüşmelerim oldu. 25 yılını İstanbul’da geçiren bir insanım ama bunların söylemleri beni çok fazla heyecana sevk etmedi. Eşimden dolayı da kararsızdım. Babasının ağır bir rahatsızlığı bulunuyordu. Yani gri bir dönem vardı karar vermek için. Sonra Rize projesi geldi. Diğerlerine göre farklıydı. Kendi iç dünyamda yaptığım bir ‘soru sorma, geriye dönük değerlendirmenin’ ardından teklifi kabul ettim.

Beşiktaş’tan da teklif vardı. Ama yeni birliktelik gerçekleşmedi...

Beşiktaş’la ciddi görüşmem olduğu zaman, ne yaparım, futboldan aldıklarım için bu ülke insanına geriye ne verebilirim diye düşündüm. Sonuçta her şeyini bu ülkenin futbolundan kazanmış biriyim. Ama sıkıntılı bir süreç vardı. Belki yarışa benim girmem hem kulüp takımları arasındaki rekabete hem de bireysel anlamda Türk futboluna yeni bir pencere açabilirdi.

FEDA, daha açıkça söylemek gerekirse Beşiktaş’ın rekabetçi ortamdan biraz geride gözükmesi miydi, anlaşamama nedeniniz?

Beşiktaş’la yarışa girseydim bireysel olarak açığı kapatabilirdim. Yarışın içine bir iki adım geriden girseydim arayı kapatabilirdim. Herhalde o gün itibarıyla vizyonlarımız örtüşmedi.

Peki Rize’deki hedefiniz ne? Takımı üst lige taşımakla sınırlı mı?

Rize’ye gelmem, Türk futbolundaki hangi bakışı buraya yönlendirebilir diye düşündüm. Böyle bir çalışmanın içinde olursam ülkeden aldıklarımın cüzi bir kısmını iade edebilirim diye kafamdan geçirdim. Aklımda olan takımı sadece Süper Lig’e çıkarmak değil. Süper Lig’e çıkarsak Süper Lig’de ses getirecek bir futbol şehri yaratmak. Dünyanın her yerinde böyle örnekler var. Bu bölgenin bir daha Türk futboluna damga vuracak takıma ihtiyacı var. Trabzon yıllardır bekliyor. Trabzon bunu gerçekleştiremedi. Türk futboluna bir Rize gerçeğini sokmak istiyoruz.

Potansiyel olarak Rize, Trabzon’u geçebilir mi? Nüfusu da az.

Böyle bir kıyaslamayla doğru sonuca varamayabiliriz. Saint Etienne, 50-60 bin nüfuslu şehrin takımıydı ve Fransa’ya yıllarca damgasını vurdu. Nottingham Forest, İngiltere’de ufacık şehir. Ama bir dönem Manchester United, Liverpool gibi Avrupa futbolunda ses getirdi. Türkiye’de 1970’li yıllarda Trabzonspor yaptı, Eskişehir denedi, Bursaspor son dönemde kendini gösterdi. Rize’de tesisler çok güzel, stadımız yeni. Futbol adına fiziki anlamda bir eksiğimiz yok.

Milli Takım ve Beşiktaş yıllarınızın ardından belki de en çok size uyacak tabir ‘zirvede bırakmak’tı. Böyle olsun istemez miydiniz?

Bu bir Türk mantalitesidir. Zirveye 30-40 yaşlarımda geldim. En verimli çağımda geldiysem neden bırakayım. Bu bir yarıştır. 63 yaşımdayım. Sahaya çıktığımda 43 gibi hissedebilirim. Özellikle tecrübelerimi daha sağlıklı, daha sakin, daha dingin bir ortamda sahaya yansıtmak istedim. Bütün gün medyanın, kavganın içinde olmayacağım bir ortam Rize. Beklentilere Rize’den cevap vermem çok farklı olur.

Takımlar yıldız futbolcu almalı mı?

Yıldız futbolcuları çok severim. Onlarsız futbol oynanacağına inananlardan da değilim. Her takım kendi yıldızını bulur. Moda tabirle yıldızlar futbolun çileğidir. Sonuç bunlarla ortaya çıkıyor. Böyle etkili, sevilen, insanları mutlu eden yıldızların kopartılması kolay mı. Yıldızların sorunları hep vardır. Ancak ayrılıklar değil de gönderiliş şekilleri insanları etkiliyor.

Drogba ve Sneijder transferi ses getirdi. Türkiye’de iş yapar mı?

Heyecan verici transferler. Bu isimler sonuç üzerinde paralellik gösterir mi bilemezsin. Medyada maliyetlerinin yüksek olması konuşuldu ama bunlar maliyetlerinin önemli bir bölümünü geri getiren transferlerdir. Tabii beklentileri çok yüksek olan transferler. Bence kamuoyu, toplum ve medya farklı beklentiler içinde. Neredeyse Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna kadar götürecekler gözüyle bakılıyor. Bu işler o kadar kolay değil. Bunlar çok önemli transferler ama bunların bir süreci var.

Şampiyonlar Ligi finaline taşıyamazlar mı demek istiyorsunuz? Oysa bazı G.Saraylılar efsane takımın kurulduğundan söz ediyor.

Drogba ve Sneijder direkt takıma katılsa bile Şampiyonlar Ligi finaline kadar sürükleyemez. Çünkü takımların oluşumuna ve başarılarına giden yollara baktığınız zaman bunların çok önemli birliktelik süreçlerini geride bıraktıklarını görürüz. Bunlar kısa dönem itibarıyla başarılmış şeyler değil. Bunun en güzel örneği Galatasaray’dır. 4. yılında UEFA Kupası’nı kazandı. 4. yılda ortaya çıkan kadro bu kadronun da çok önündeydi. Kimse rüya takım falan demesin. Rüya takım o zaman oldu ve bitti. Bir daha da Türkiye’de olmadı. Önümüzdeki yıllarda olur mu bilemem.

Sürekli 2000’deki takımdan ve 2000 ruhundan bahsediliyor. O kadro yeniden oluşturulamaz mı?

Bazı kötü gidişler iyi gidişlerin başlangıcıdır. Yani anlık başarısızlıklar büyük başarıların başlangıç noktasını oluşturabilir. Galatasaray’ın son dakikada attığı o penaltı golü UEFA’ya geçmesini sağladı ve önünde yeni bir ufuk açtı. Kulüp tarihinin en büyük başarısı bir penaltıyla başladı. Dolayısıyla o takım çizgisindeki bir kadroya Türkiye’de henüz kimse ulaşamadı. İnşallah ulaşır. Ancak G.Saray’ın bu kadrosu o kadrosunu asla bulmaz.

YILDIZLARLA SORUN YAŞAMAYAN TEKNİK ADAM YALAN SÖYLER

Antrenörlerin yıldızlarla problem yaşaması gayet doğal. Ama ben sıkıntıları sadece onlarla paylaşırım. Bunlar dışarıya yansımaz. Eleştirilerin çeşitleri vardır. Seni çağırırım yüzüne söylerim. Boyutu değiştirmek istersem takım arkadaşlarının yanında söylerim, daha da ileriye gidersem basın toplantısında söylerim. Bunlar bir yöntemdir. Ama ben genellikle bire bir yaparım. Dünyada hiç kimse başkaları tarafından dinlenen bir ortamda eleştirilmek istemez. Benim yıldızlarımın kadroya giremediği çok dönem oldu. Hiç kimse kadro dışı kaldılar demedi ama ben kadro dışı bırakmıştım. Ben insanla çalıştığımı kabullenirim. Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın 30’a yakın futbolcusu var. Asgari 10 kişi kadroda yer bulamıyor. Önemli bir isimse kadro dışı oluyor, önemsiz ise kadroya giremedi oluyor. Bu tamamen futbolcunun ismiyle alakalı.

BEŞİKTAŞ’IN DURUMU AZİZ YILDIRIM’IN CEZAEVİNDE OLDUĞU DÖNEMDEKİ FENER’E BENZİYOR

Beşiktaş iyi gidiyor. Geçen sezon Aziz Yıldırım cezaevindeyken Fenerbahçe hangi sonucu alırsa alsın hiç kimse eleştirmiyordu. Beşiktaş’ın şu anki durumu da bu. Yani mazereti var. Beşiktaş’ın her kötü sonucunda hemen ‘imkanları kısıtlı, transfer yapamadı’ deniliyor. Bu, takım üzerindeki baskıyı azaltır. Takım üzerinde dezavantaj değil avantajdır. FEDA projesinin olumlu katkısı oldu. Tabii hoca ve futbolcuların, yönetimin payını da vermek lazım. Türkiye’de zor bir süreçte bunlar ilk 3’e giremez düşüncesi belirir, esasında bu durum Beşiktaş için avantajdır. Yarışa da devam eder. Türkiye’de iki kelimenin arasında çok büyük fark vardır. Liderlik ile şampiyonluk gece ile gündüz kadar farklıdır. Lider lafı baskı yaratmaz ama şampiyonluk lafı kimyanı değiştirir. Dolayısıyla yarışın son bölümü çok önemlidir.

Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray sadece şampiyon oldukları için büyük değiller

Büyüklük kolay kazanılmaz. Büyüklüğün manası şampiyonluk değildir. Büyüklüğün zamana ihtiyacı vardır. Kendi kendine de oluşmaz. Halkla bütünleşmek, bir bölgenin değil, yurdun takımı olmaktır büyüklük. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş yurdun takımı olmuşlar, ülkeye mâl olmuşlar. Şampiyon olabilir ama büyüklük farklı. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray sadece şampiyon oldukları için büyük değiller. İstiklal Savaşı’nda bile katkıları olmuş. 100 yıllık camialar. Futbolun dışındaki faaliyetleri onları büyük yapmış. Sempati biraz da buradan gelir. Şimdi al bir takımı, parayı bas 10 yıl üst üste şampiyon olsun. Büyük olamaz. İstanbulspor, zamanında şampiyonluk kupası kaldırsaydı büyük mü olacaktı?

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.