YENİDEN REFAH PARTİSİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ DOĞAN BEKİN; KERKÜK’TEKİ SON GELİŞMELER ENDİŞE VERİCİDİR DEDİ

YENİDEN REFAH PARTİSİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ DOĞAN BEKİN; KERKÜK’TEKİ SON GELİŞMELER ENDİŞE VERİCİDİR DEDİ

Ortadoğu’da kışkırtıcı politikalarla Türk, Kürt, Arap, Türkmen ve Acem etnisiteleri birbirlerine kırdırıp,

nefret ve kin tohumlarını eken ve perde gerisindeki primer aktörleri ustaca gizleyen prokopius'un "Aekdota" eserini çağrıştıran ankebut siyaseti, maalesef Kerkük’te yeniden uç vermiştir.
Küresel güç eğilimlerin, içinde bulunduğumuz çalkantılı coğrafyada dayatmacı politikalarla yeni bir korku duvarı olarak “Sevr sendromu” nu, “Yinon Planı” formunda Kerkük’te yeniden egemen kılmaya çalışmaları karşısında, tehditkâr kutuplaştırıcı yaklaşımlarla meydan okuma politikalarını tercih etmek çözüm yolundaki beklentileri akamete uğratacağı gibi, hiçbir sonuca götürmesi de asla mümkün değildir.
Bu bağlamda Türkiye öncülüğünde, uzlaşmacı ve yapıcı bir jargonla yeni bir politik anlayış formüle etmek ve tüm etnisitelere yönelik kucaklayıcı, birleştirici ve bir arada var olma yolunda güçlü bir politik irade ile daha geniş perspektifli politikalar ortaya koymak, nitel anlamda yeni bir momentum (hareket gücü) özelliğinin ortaya çıkmasına zemin sağlayacaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Kerkük'ün ve diğer bölgelerin bir arada yaşama ve toplumsal ve siyasi istikrarını doğrudan tehdit eden baskı, ayrımcılık ve engellemelere son vererek bu engelleme ve rahatsızlıkların derhal ortadan kaldırması yönünde çağrıda bulunuyoruz.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren son derece hassas bir dokuya sahip olan Kerkük’te istikrarı sağlayacak güçlü adımlar atmak yerine, 
salt belirli kesimlerin kişiliklerine büyük yatırımlar yapılmasının yeğlenmesi, kartların yeniden dağıtılmasında yaşanan açmazı daha da vahim bir hale sokmuştur.
Bölgemizin çok önceden sahip olduğu göreceli istikrarın yeniden sağlanabilmesi için, öncelikle iş birliği temelinde, bölge ülkeleri arasındaki gerginliğin azaltılması, ortak politikaların geliştirilmesi ve çözüm bekleyen kaotik sorunların ortak akıl ile çözüme kavuşturulması artık kaçınılmazdır. 
Irak vilayetleri ve Kerkük’te 18 Aralık 2023 tarihinde yapılacak seçimler öncesi Irak Başbakanı Muhammed Şiya el Sudani’nin  16 Ekim 2017 tarihinde Kerkük’e giren Irak Ordusu ve Haşdi Şabi güçlerinin Kürdistan Demokrat Partisine ait binayı boşaltıp Operasyonlar Komutanlığı Karargahı’na  dönüştürülmesinden uzun bir zaman sonra seçim arifesinde KDP’ye geri verilmesi  ve akabinde KBY Peşmergenin özel eğitilmiş  Özel Zerevani Birliklerinin Kerkük'e doğru yola çıkması ve Kerkük Erbil yolunun Türkmen ve Araplar tarafından bir müddet kapatılması ister istemez 
Kerkük’teki kırılgan istikrarı bozabileceği, seçimlerin güven içerisinde yapılmasının önünde bir engel oluşturacağı ve muhtemelen şehirdeki çeşitli etnik ve dini gruplar arasındaki gerilimin yeniden alevleneceği sinyalini vermektedir.
Bu arada Kerkük Arap Milletvekili Vasfi Asi'nin ordu karargahının KDP'ye verilmemesi için Federal Mahkeme'de açtığı davanın bu kritik aşamada görüşülerek Başbakan Muhammed es Sudani’nin Kerkük’teki ordu karargahının boşaltılıp Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) verilmesi kararının durdurulması aralık ayında yapılması muhtemel İl Meclisi seçimleri öncesi gerginliğin azaltılması bakımından önem taşımaktadır.
Hiç şüphesiz geçmişte, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Croker’in Kuzey Irak’a yönelik olarak söylediği; “Hiçbir tehdit bizi Kuzey Irak politikamızdan alı koyamaz” sözünden hareketle, Irak’taki tüm tarafların düşmanlığı tetikleyecek hamasi söz ve yaklaşımlar yerine, daha tutarlı ve tüm bölgedeki unsurları kucaklayıcı politikaları ön plana çıkarmaları gerekmektedir.
Bu bölgede, global şer güçlerin oyunlarını bozabilmek adına, barış ve kardeşlik içerisinde yeni bir gelecek tesisi için öncelikle Türkiye’nin atacağı adımlar büyük önem taşımaktadır. “Kan merkezli değil, can merkezli” yeni bir Ortadoğu hepimizin ortak amacı olsun.
Bundan böyle, Kerkük ve Musul’da istikrarsızlığın devam etmesi ve Irak bütünlüğünün ve bağımsızlığının ortadan kalkması durumunda Türkiye’nin Lozan ve 05 Haziran 1926 Ankara Anlaşması hükümleri gereği inisiyatif alması kaçınılmaz olur.
Söz konusu Lozan Anlaşması’nın 16. Maddesinin son paragrafında: “İşbu Maddenin hükümleri, komşuluk nedeniyle Türkiye ile ortak sınırı bulunan ülkeler arasında kararlaştırılmış ya da kararlaştırılacak olan özel hükümleri bozmaz” şeklinde net bir hüküm ortaya konulmuştur. 
Lozan’ın 16. Maddesine dayanarak, Türkiye, Irak ve İngiltere arasında imzalanan, Türkiye ile Irak arasındaki sınırı belirleyen ve komşuluk ilişkilerini düzenleyen 05 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması gayet açık hükümler içermektedir. Bu nedenle, Kerkük ve Musul’da ortaya çıkabilecek herhangi bir bağımsızlık hareketi karşısında Ankara Anlaşması ile çerçevesi ortaya konulan durum fiilen ortadan kalkacağından, buna bağlı olarak Milletler Cemiyeti’nin 29 Ekim 1924 tarihli kararı ve Türkiye, Irak ve İngiltere arasında imzalanan 05 Haziran 1926 tarihli Ankara Anlaşması da yürürlükten kalkmış olacaktır. Böylece ‘Status quo ante bellum’ (savaş öncesi durumu aynen tesis etmek) gereği Kerkük ve Musul’un yeniden Türkiye’ye iadesi söz konusu olur.
Sonuç olarak, Kerkük’te hangi taraftan gelirse gelsin tahakküm politikaları oluşturarak huzur ve istikrarın bozulması hiç kimseye fayda getirmeyecektir. Tüm tarafların birbirlerinin hak ve hukuklarına riayet ederek, toplumsal barış ve kardeşlik ruhu içerisinde bir arada var olmaları gerekmektedir. Bu nedenle tüm tarafları sorumluluk anlayışı içerisinde hareket etmeye, her türlü güç ve şiddet politikalarından uzak durmaya, barış ve kardeşliğe davet ediyoruz. 
 


Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.