Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Arınç’sız Erdoğan; Kadısız Padişah!..

 Siyasî istikballerini Ak Parti’nin bölünmesinde gören ve partinin dağılması için pusuda bekleyen şer odakları, Gökçek’in Arınç’ı rencide eden açıklamalarına can simidi gibi sarıldılar.
 
Tartışma bilindiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanın Hükümetin “İzleme Heyeti” kararına “olumlu bulmadığına” dair yaptığı açıklamalar üzerine Sayın Arınç’ın “Sorumluluk hükümetin üstündedir… Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuşmaları eleştirilere yol açabilir, üzülebilir, yıpranabilir” gibi, bir açıklama yapmasıyla başladı.
 
Başbakanlığı döneminde de Erdoğan ile Arınç arasında zaman zaman bazı fikir aykırılıkları olmuştu.
Özellikle 2013 yılında “aynı evde kalan üniversite öğrencisi genç kız ve erkek” tartışmasında ve Gezi Eylemlerinde, Sayın Erdoğan’ın beyanatlarına karşı Sayın Arınç bugünkünden daha sert açıklamalarda bulunmuştu.
 
O günkü fikir ayrılığından kriz çıkartamayanlar “acaba bugün bir kriz çıkartabilir miyiz?” diye hayal kurmuş olabilirler!
Lakin dün, Sayın Arınç’ın “Ben sadece bakan değilim. Meclis başkanlığı yapmışım, demokrasi yolunda gençliğimi, ailemi, siyasi hayatımı feda etmişim, ben çok şeyi temsil ediyorum. Benim yıpranmamam, hiçe sayılmamam lazım… Başbakanımıza dost, kardeş olarak seslenmek isterim, ikimizin sözleri arasındaki çelişkiyi düzeltmesi kendisinden beklenir” gibi yaptığı konuşmaya ses çıkartmayanların bugün Arınç’ı hedef tahtasına koymaya çalışmaları; siyasî ve ahlakî nezaketle bağdaştırmak mümkün değildir… 
 
Dün, Arınç o açıklamaları yaptığında partide güçlü bir isimdi, bugün ise 7 Haziran’da siyasete veda edecek olan biri…  
Dün, Sayın Arınç şahsı ile alakalı bir hususta Sayın Erdoğan’a “fikirlerine katılmadığını” söylüyordu…
Bugün ise, Hükümet’in icraatları ile alakalı Sayın Erdoğan’ının fikirlerine katılmadığını söylüyor!.. Hatta bu ikazını; şahsının değil Sayın Erdoğan’ın yıpranmaması adına yaptığının altını çiziyor.
Böyle bir durum karşısında bazı haddini bilmezlerce Arınç’ın hedef tahtasına oturtulması en hafif ifadeyle riyakarlıktır, ikiyüzlülüktür!..
 
Esasında Sayın Cumhurbaşkanının hükümetin bir icraatını (İzleme Komitesi kararını) olumlu bulmadığını söylemesi; demokratik bir sistemde, sorumlu bir devlet başkanının sarf edebileceği gayet tabii bir konuşma..
Buna karşılık, Hükümet sözcüsünün de “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözlerini hükümetimizi yıpratacağı düşüncesiyle ben de olumlu bulmuyorum” sözlerinde de bir anormallik yok.
Her iki konuşma da bir bakıma demokrasi adına alkışlanacak bir konuşma.
Cumhurbaşkanı hükümetin bütün icraatlarını hiç eleştirmeden tasdik etse; “Noter misin?” diye eleştirirler!.. 
Hükümetin icraatlarına itiraz etse; “hükümetle aralarında ihtilaf var” derler! 
 
Cumhurbaşkanının sözlerine karşı nezaket dâhilinde gayet yumuşak bir üslupla Sayın Arınç’ın yaptığı ikaz;  Osmanlı Padişahlarının bazı icraatlarına karşı Kadı’ların yaptığı ikazları hatırlatıyor… Sayın Arınç bu tavrıyla değil eleştirilmek, tebrik ve takdir edilmelidir!
 
Hatta şu sorgulanmalıdır:
Acaba bu ifadelerinden dolayı Sayın Arınç mı samimidir?
Yoksa, Sayın Erdoğan’ın “Hakan Fidan’ın milletvekilliği adaylığı, Merkez Bankası Başkanının faiz politikası, Parti il ve ilçe başkanlarının mal beyanı vermesiyle alakalı İç Güvenlik Paketi” gibi mevzularda Başbakanla veya Hükümet yetkilileriyle değil de basın önünde konuşmasını tasvip etmedikleri halde, yetkililere bu rahatsızlıklarını iletme yerine kendi aralarında ve kapalı kapılarda dedikodu yapmalar mı samimidir?
 
***
Erdoğan, liderdir… Liderlik gücü zaafa uğratılmamalıdır.
Erdoğan; ideal ve örnek bir liderdir… Vazife ve sıfat değişikliği liderlik vasfını değiştirmez. Sağ olduğu müddetçe lider kalmalıdır… Liderlik gücü zaafa uğratılmamalıdır. 
 
Halkın Erdoğan’a karşı özel bir sevgisi var… Erdoğan, bugünkü duruşundan-çizgisinden ayrılmadığı müddetçe bu sevgi de devam edecek gibi görülüyor…
Türkiye halkı %52 destekle Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı makamına getirirken aynı zamanda (resmi olmasa da)  “Fiilî Başkanlık” sistemini de onaylamış bulunmaktadır.
Dolayısıyla Erdoğan’ın Ak Parti ve Hükümet üzerinde belirleyici etkinliği fiilen olduğu kadar hukukende(!) pek yadırganmayacaktır.
Bugünün şartlarında ülkemizde siyasî ve ekonomik istikrar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderlik gücü ile orantılı gözükmektedir.
 
Evet, Erdoğan’ın liderlik gücü zaafa uğratılmamalı… Lakin Arınç da harcanmamalıdır!
Bülent Arınç, sıradan bir siyasetçi değildir… O da ender ve örnek siyasetçilerden biridir.
Sayın Erdoğan’a Türkiye’nin, hatta sair İslam Ülkelerinin ne kadar ihtiyacı varsa, Sayın Arınç’a da Ak Parti’nin o kadar ihtiyacı vardır.
 
***
Arınç hedef saptırma, esas hedef Erdoğan!..
Görülen o ki Ak Parti’de Abdullah Gül saf dışı bırakıldıktan sonra sıra Bülent Arınç’a geldi!.. 
Ak Parti’yi dıştan yıkamayanlar içten yıkmaya çalışıyor.
Gül’den sonra Arınç da saf dışı bırakılırsa sıra Erdoğan’a gelecektir!
 
Erdoğan-Gül-Arınç üçlüsü; Milli Görüşten gelen, Ak Parti’nin kurucu beyin gücü, koltuk ve menfaat için değil bir dava uğruna bir araya gelen ve mücadele veren gerçek dost ve kardeşler…
 
Abdullah Gül’ü Paralel Yapı ile itham ederek Ak Parti’den uzaklaştıranlar Bülent Arınç’ı da Paralel Yapı ile vurmaya çalışıyorlar.
 
Senaryoya dikkat!..
Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasındaki tuzak ne ise, sanki Bülent Arınç üzerinden yapılan atışlar da onu hatırlatıyor!
Nasıl ki Hakan Fidan üzerinden Recep Tayyip Erdoğan hedef alınmak isteniyordu…
Bülent Arınç üzerinden de Recep Tayyip Erdoğan vurulmak isteniyor!
Şayet fitnecilerin ve paralelcilerin oyununa gelinir de Bülent Arınç saf dışı edilirse, işte o zaman esas fitneciler bayram yapacaktır!
Dağdan gelenlere bağdakiler yem yapılmamalı!
Bülent Beyi tanıyanlar iyi bilir, menfaat için mücadele vermez, haliyle partiye de zarar gelmez… 
Bülent Beyin bir kusuru varsa, birazda hatipliğine güvenerek olsa gerek, düşüncelerini çok net olarak eğip bükmeden ama samimi olarak ifadeye çalışmak!.. 
 
Bülent Beyin bugün aleyhinde yazanlar ve konuşanlar ya onu tanımayanlardır ya da geçmişte onu siyasî veya iktisadî emellerine alet edemeyenlerdir!
 
***
Kıssadan Hisse…
İyi eğitim almış Osmanlı Padişahları dinî ve idarî konularda kendilerini ikaz eden din ve devlet adamları çevrelerinde bulundurur, onların tavsiye ve ikazlarından memnuniyet duyarlardı.
 
Rivayet olunur ki bir dâvâ yüzünden Yıldırım Bayezid Han’ın mahkemede şahitlik yapması gerekir…
Bursa Kadısı Molla Şemseddin Fenarî mahkemede Bayezid Han’a; "Senin şahitliğin geçersizdir. Zîrâ sen namazlarını cemaatle kılmıyorsun. Elinde imkân bulunduğu hâlde namazlarını cemaatle kılmayan birisi yalancı şahitlik edebilir." der ve şahitliğini kabul etmez…
 
Herkes padişahın hiddetleneceğini beklerken padişah verilen hükmü sükûnetle karşılar…
Ve hemen sonra sarayın yanı başına bir cami yaptırır… Namazlarını da cemaatle kılmaya başlar.
 
“Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.” (Şems-i Tebrizi) 
 
Vesselam…
30 Mart 2015¬ / 10 Cemâziyelâhir 1436
 
Önceki ve Sonraki Yazılar