Tarihi Bir Fırsatın Eşiğindeyiz

 Tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. 15 Temmuz milli birlik ve beraberliğimiz adına bir milat olabilir.rn

 

rn

Çünkü yüzyıllardır hain emellerle bizi bizlere düşman eden, ayrıştıran, farklılaştıran iç ve dış mihraklara rağmen milletimiz 15 Temmuz’dan beri bir ve bütün olmanın ihtişamını, coşkusunu yaşıyor.

rn

 

rn

Bütün farklılıklarımız bir kenara itilerek millet, bayrak ve vatan üçgeninde buluştuk ve kucaklaştık. Siyasi partilerimiz, medyamız, STK’larımız da bu süreçte takdire şayan milli bir duruş sergiledi.

rn

 

rn

Özlenen Türkiye buydu… Varlık-yokluk yamacında elde ettiğimiz milli birlik ruhu emin olun ki bu millet ve topraklar üzerinde hain emellere sahip düşmanlar için korkulu bir rüya, kâbustur. Hesaplar altüst olmuştur.

rn

 

rn

Osmanlı’nın son yüzyıllarından bu güne dek çok badireler atlattık. Bu ülkede her kesimden insanımız bedel ödedi. Kör döğüşün kimseye faydası olmadığını hepimiz gördük, yaşadık. İçimizde hain işbirlikçiler olsa da asıl düşmanlarımızın dışarıda olduğunu defalarca tecrübe ettik. Ebulfeyz Elçibey’in ibretlik bir sözünü hatırlatmak isterim: “Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz.” Bunu iyi idrak etmeli ve her daim hatırımızda tutmalıyız.

rn

 

rn

Yaşadığımız onca tecrübelerden sonra toptan tüfekten çok daha güçlü silahımızın milli birlik ve bütünlüğümüz olduğuna 15 Temmuz bir kez daha şahitlik etmiştir. Biliyor ve eminiz ki bizim kör ve kısır döğüşlerimiz, birbirimizi öteki belleyişimiz en çok düşmanlarımızı memnun ediyor. En çok ürktükleri şey ise bizim gerçek manada biz oluşumuz, millet oluşumuz, kardeş oluşumuzdur. Bunu onlara gösteriyor oluşumuzdur.

rn

 

rn

İnancımız meşrebimiz her ne olursa olsun millet, bayrak ve vatan üçgeni bizi biz yapan, birbirimize kenetleyen halkamızdır. 15 Temmuz şahittir ki biz bir ve bütün olunca dünya dize gelir, dik yollar düze gelir.

rn

 

rn

Bundan sonraki süreçte siyasi aktörlerimize çok iş düşüyor. Bizde taban tavana göre şekil bulur. Başımızdakilerin birbirlerine selamı, tabanda sarmaş dolaş olarak hayat bulur. Fakat bizler cumhuriyet tarihimiz boyunca siyaseti iç kavga olarak algıladık. Eğri-doğru demeden tarafgir ya da muhalif duruşumuza uygun olarak ayrışmayı zaruret bildik. Hal böyle olunca toplumsal tabanda da ötekileştirmeler millet ruhuna aykırı olarak yaygınlaştı.

rn

 

rn

AK Parti 2002’de iktidar olunca çok iyi hatırlıyorum, o dönemlerde Erdoğan: “Biz siyasetin algısını değiştireceğiz, kör döğüşler, kısır çekişmelere enerjimizi mahkûm etmeyeceğiz” diyordu. Hatta o dönemde Baykal da “Anadolu solu” anlayışıyla ılımlı muhalefetten bahsediyordu. Hatırlayın, o dönemlerde acil eylem planlarıyla ekonomik kriz içerisindeki Türkiye hızlı bir şekilde yokuş tırmanmaya başlamıştı.

rn

 

rn

Baykal, tabandan gelen baskılara dayanamayıp ılımlı muhalefeti terk etmek mecburiyetinde kaldı. Derken o dönemde ulusalcıların darbe çığırtkanlığı, Sezer’in reddiyeleri, Google davaları derken AK Parti de iç siyasetin girdabına çekildi. Ve siyaset yeniden içsel kısır döngüler içerisine sıkıştı.

rn

 

rn

Ama dediğimiz gibi 15 Temmuz yeni bir milat. Bundan sonra yeni bir siyaset modelini inşa etmek mecburiyetindeyiz.

rn

 

rn

Milli birlik ve bütünlük muhalefet partileri için dezavantaj oluşturur diye bir mantık da yanlış. Gelin size bunun kısa bir izahını yapayım:

rn

 

rn

İktidar ülkenin hizmetlerini sürdürürken muhalefet bazen bir müfettiş gibi hizmetlerin devamlılığını, verimliliğini, şeffaflığını, faydalılığını denetleyen ve takip eden bir kurum olarak görev yapacak, bazen de kendisi bir iktidar partisiymiş gibi millet ve vatan menfaatine projeler üretip iktidarın icraat programına teklif edecek. Eğer iktidar bu projeleri uygularsa millet muhalefetin alternatif bir iktidar adayı olduğunu bizzat görmüş olacak. Eğer iktidar bu projeleri uygulamazsa kendi istikbalini milli istikbalden üstün gördüğü gerçeğini halkımıza bildirecek.

rn

 

rn

Böylesi bir muhalefet hem milli birlik ve beraberliğe hizmet eder, hem de ülke geleceğine. Yani muhalefet olmak ya da muhalefette kalmak ülkeye hizmet etme gayesine mani bir hal değildir. Hele ki böylesi kritik ve kriz dönemlerinde muhalefetin milli duruşu iktidarın duruşundan çok daha kıymetli olabiliyor.

rn

 

rn

Ve 7 Ağustos’ta Yenikapı’da Millet Buluşması gerçekleşecek…

rn

 

rn

Bu buluşmada liderlerimizin ve bilhassa Cumhurbaşkanımızın milli bir çağrı yapması 15 Temmuz’u tam bir milat yapar. Nasıl bir milli çağrı?

rn

 

rn

“Ey milletim!

rn

 

rn

79 milyonun tek yürek, tek bilek olduğunu 15 Temmuz’da gösterdiniz. Bu süreçte kimin dost, kimin düşman, kimin ikircikli, kimin ibre takipçisi olduğunu hep birlikte gördük.

rn

 

rn

Vaziyet ortada iken bundan sonra devlet olarak bize, millet olarak size daha ağır vazifeler düşmektedir. Daha çok çalışacağız, daha çok gayret göstereceğiz, daha çok üreteceğiz, daha parlak nesiller yetiştireceğiz, daha dikkatli olacağız, daha çok kardeş olacağız, daha çok yardımlaşacağız, devlet ve millet olarak daha çok kenetleneceğiz, hainlere asla müsamaha etmeyeceğiz…

rn

 

rn

Bizi bizden başkası güçlü ve varlıklı yapmaz. Her birimiz bu milletin ve vatanın tek neferiymiş gibi mesuliyeti kendimizde bilerek yokuşlarda susamak mecburiyetindeyiz.

rn

 

rn

Bizim ve mazlum milletlerin buna ihtiyacı var.

rn

 

rn

Beraber yürüdük bu yollarda, artık beraber tırmanacağız yokuşları.

rn

 

rn

Allah yar ve yardımcımız olsun.”
Önceki ve Sonraki Yazılar