MİLLİ ELEME BAKANLIĞI

Elemek, büyüğü küçükten ayırmak,
Gerekliyi gereksizden arındırmak,
Niteliklileri niteliksizlerden ayıklamak için yapılır.
***
Demokratik seçim yapıyoruz.
Bir parti veya partiler iktidar için hükümeti kuruyor.
Milli Eğitim Bakanı’nı genel başkan tespit ediyor. Yüzlerce vekil eleniyor bir tanesi bakan oluyor. Başka yolu yok zaten. İtiraz da yok.
Milli Eğitim Bakanı yüzbinlerce eğitimci arasından eleme yaparak üst yönetim kadrosunu seçiyor. Hatta hızını alamıyor öğretmen olmayanlardan da öğretmeni yönetecekleri seçip tepe yönetime getiriyor. İtiraz yok, itiraz varsa da dinleyen yok.
İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürleri de eleme tekniğiyle elendikten sonra atamaları yapılıyor. Bu elemenin kriterini konuşmaya gerek yok. Elemeyi kimlerin nasıl yaptığını herkes biliyor zaten.
Milli Eğitim şube müdürlerinin seçimi de aynı eleme usulüne göre yapılıyor. Ekstradan “sınav barajını aşanlar” şartı getiriliyor.
Dikkat ediniz gittikçe iş biraz daha zorlaşıyor.
Sonra okul ve kurum yöneticileri de hem yazılı hem mülakat metoduyla eleniyor. Uygun bulunanlar göreve getiriliyor. Elemeye devam…
Bakanlık öğretmen alacağı zaman KPSS ile öğretmen adaylarını eliyor. (iyi ki KPSS var!)
Sonra da bütün elenenler elemeye başlıyor.
İlkokulda sınav puanlarıyla eleme sıralaması…
Liseye geçişte eleme sınavları. Eleğin altındakiler mi iyi, üstündekiler mi, kimse açıklayamıyor!
Sonra puanların büyükleri fen liselerine gidiyor. Bir kişi yüksek puan almışsa; ressam adayı da, şair adayı da, futbolcu adayı da olsa , fen lisesine gitmesi gerekiyor(!).  Çünkü yüksek puanların diğer liseleri gidişi ayıp olur(!).Puanın düşükse meslek lisesine gideceksin. Mantığını bilen ve açıklayabilen henüz çıkmadı!  Kişiler maharetlerine göre değil de puanlarına göre uygun bir liseye gidiyor. “Elek hazretleri” öyle diyor.
Sonra liselerdeki “elek sınavlar” devreye giriyor. Lise 1 okuyorsan tüm dersleri bileceksin. Yok öyle ben sözelciydim, sayısalcıydım, sporcuydum, sanatçıydım…  Hepsini bileceksin çocuğum. “Elek hazretleri” kızar yoksa.
50 ortalama barajını aşamadın mı, kaldın!
1 hakkın daha var lise1 için, yine 50 barajını aşamadın mı, bir daha kaldın!
Doğru açık liseye…
Elendin kuzum!
Eleğin altında mısın üstünde misin bilmem! Elek hazretleri 50 barajını aşmanı istedi, sen aşamadın, atıldın… Ben bilmem, elek bilir!
17. Milli Eğitim Şurası’nda da bunları anlatmıştık. Tutanaklara yazılmaya değer bile bulunmamıştı.
Sanki Milli Eleme Bakanlığı olmuşuz da, farkında değiliz!
***
Dönelim başa;
 Hani eğitim;  insanları eleme değil eğitme işiydi.
 Kişilerin yeteneklerini keşfettiren ve inkişaf ettiren eylemdi.
 Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamazdı. (Anayasa madde:42)
 Sanki okullar tüm vatandaşların değil de yüksek puanlıların okuluymuş gibi “attım seni” demek hukuksuzdu.
 Yeteneğine uygun okula değil de, puanının yettiği okula gideceksin demek etik/bilimsel değildi.
Okuldan atılan kişi de çoban olduğu zaman hafife alacaksın. Hamal olduğu zaman dalga geçeceksin. Kasketini takıp köy meydanında oturduğu zaman “göbeğini kaşımak yasak” diyeceksin. “Benim oyumla senin oyun bir mi?” diyerek horlayacaksın.
Eğitim hakkından/yeteneğine uygun eğitim hakkından  yoksun bıraktığına hesap verme vakti yakındır.
Savunacak değer bırakmadığın kişinin karşısında değerli varlıklarını koruyamayacağın günler yaklaşıyor. Sistemin dışına attığın kişilerin de insan olduğunu ve senin vatan ortağın olduğunu unutursan, o sana yakında hatırlatacak!
Eğitim hakkından/maharetine uygun eğitim hakkından  yoksun bırakılanlar hesap sorarken kurallı davranmayı beceremeyince süslü cümlelerinin anlamı olmadığını anlayacaksın, ama vakit geçmiş olacak.
Unutmayınız.
Bugünün “sorunlu” diye tarif edilenleri, dünün ihmal edilenleridir.
Gündemi daima mutsuz belirler.
Bir yerlerde yanlış yok zannedenlere duyurulur.
(Bir yerlerde yanlışım varsa, bağışlayınız. O elekten ben de geçtim!)
Haksız çıkmayı ne kadar çok isterdim.
Önceki ve Sonraki Yazılar