RİZE EĞİTİM ŞÛRASI: NEDEN BURDAYIZ

 Dört aydır Rize, “eğitim Şurası” üzerinde çalışmaktadır.

                Rize’nin eğitim ve diğer istifade alanlarında kalkınmasının nasıl gerçekleştirilebileceği öğretmenlere ve diğer paydaşlara soruldu.

Anketler…  Araştırmalar… Mütalaalar… Kıyaslamalar…

                Konuşmak isteyen herkese söz hakkı verildi.

                Değişimden ve yenileşmeden yana olanlara teklif sunma hakkı verildi.

                Kısaca, köşe bucak kendi kendine söylenenlere açıkça fikrini söyleme hakkı verildi.

                Sonra da bütün dokümanlar birleştirildi. Raporun her başlığının ulusal uzmanları tespit edildi. Her uzmana, uzmanlık alanıyla ilgili rapor takdim edilip incelemeleri sağlandı. 11-12-13 Eylül 2012 tarihlerinde bu uzmanlar Rize’nin huzuruna çıkarıldı. 6 oturum halinde, her oturumunda ortalama 600 kişiye bu uzmanların hitap etmesi sağlandı. Bundan maksat, bulguların uzmanlar tarafından incelendikten sonra; Rize-Türkiye-Dünya standardında Rize’mizin tahlilini yaptırmaktı.

                Oturumların tamamını izledim.

                Bireysel bazda istifade ettim. Hoşuma gitmeyen konuşmalardan da yararlandım. Konuya bir türlü gelemeyen konuşmacılar da benim için faydalı oldu. Canlı yayınlarda istediğinizi bulamayınca sonuçlarına da katlanmak zorundasınız. Canlı yayın büyük bir risktir. Bu riski yaşadık. Bazı konuşmacıların bizi ilgilendirmese de hatıratlarını dinlemek zorunda kaldık. Büyük iltifatlarla mikrofon uzatılandan argo da dinlemek zorunda kaldık. Dolu ve yürekli konuşmalarla duygulandık da.

                Şunu gözlemledim ki; organizasyonu yapanlar çok samimi idi. Artı değer üzerinde yoğunlaştıkları heyecanlarından belliydi. Sunum standardı çok iyiydi. Böyle organizasyonları yapmak ciddi yürek ister. Oluşan aksaklıkları görmezden gelmek gerek.

                Şahit olduk ki; kendi kendine söylenenlerde bir değişiklik yok. Söyleyecekleri olmadığından mıdır, projelerinin başkaları tarafından kullanılmasını istemediklerinden midir bilemiyoruz.

                Böyle faaliyetlerde işe bizzat karışmayıp,  karıştırmayı sevenler olabilir. Bu, samimi insanları olumsuz etkilememeli. Aksine, azmini kamçılamalıdır. Kubbede hoş bir sada bırakmak isteyenler, ayağına takılan dikenlerle ilgilenmezler. Misyona kilitlenmiş erdemliler, ayağının dikenlerle kanadığını fark etmezler bile.

O salonda çok samimi insan vardı. Her katılımcı bir artı değeri kurumlarına aktarabilirse şayet, başka büyük sonuçlar alınmasa da maksada ulaşıldığı anlamına gelir.

Bu şura “ben de varım” diyebilenlere bir fırsattı. Bu fırsatı kullananlara müteşekkiriz. Kullanamayanlara da katılımlarından dolayı minnettarız.

Kapanış oturumunda; Çayeli Eğitim Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Orhan Kemal TAVUKÇU’nun “bir şeyler değiştirmek istedik” anlamındaki samimi açıklamaları aslında işin özetiydi.

Yine kapanış oturumda; Rize Milli Eğitim Müdürü Sayın Saffet YILDIRIM’ın bazı engellerin kendilerini daha da azimli kıldığını anlatması samimiyetinin işaretiydi. Zaten, şura süresince göstermiş olduğu performans bu samimiyetinin de tesciliydi. Bunun için olacak ki; sözlerini iki vurguyla tamamladı: Birincisi, “Önemli olan bilmek değil, olmaktır.” İkincisi ise; “Milli Eğitim Müdürlükleri okulların sırtında yük olmaktan çıkacaktır” dedi.

Dr.Brande der ki; “Mevcudu değiştirmek isteyenlerin çoğu, başlangıçta çoğunluğun alkışlamayı yetiştiremediği insanlardır.”

Daha iyisi yapılana kadar en iyi sûra bu oldu. Bu kapıyı açanlara selam olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar