UYUMAK ABDESTİ BOZMAZ!

Orta mektepte okurken Din Dersi öğretmenimize bir arkadaş şöyle sormuştu: “Hocam pijamayla namaz kılınır mı?” Hocamız da uzun uzun saygı gereği mümkün olduğu kadar iyi giysilerimizle namaz kılmanın gerekliliğini anlatmıştı. Hatta şöyle bir örnek de vermişti: “Valinin makamına pijamayla çıkamadığımız gibi, Allahın huzuruna da pijamayla çıkmak hoş olmaz arkadaşlar.” demişti. Aklıma yatmamıştı bu örnek. Dayanamamış;  “-Hocam vali babam ise onun yanına şortla bile çıkarım. Oysa Allah bana validen de babamdan da daha yakın değil mi?”.
            Saygısızlık yaptım diye sitem işittim. Hocam kızdı ama ben rahatladım.
            Başka bir zaman gene Din Dersinde hocamız abdesti bozan şeyleri anlatırken uyumanın da abdesti bozduğunu söyleyince korkarak parmak kaldırdım. Hocam da istemeye istemeye “Ne söyleyeceksen söyle bakalım küçük Marap” diyerek bana söz hakkı verdi. Kalktım ve: “-Hocam iki sözünüz birbirini tutmuyor. Geçenlerde ‘abdestli uyursanız uyanana kadar abdestli kabul edilir ve sevap alırsınız’ demiştiniz. Şimdi de ‘uyumak abdesti bozar’ diyorsunuz. Oysa ‘uyanmak abdesti bozar demeniz gerekmez miydi?’ dedim.
            Hocam: “-Bak Marap, bu iki oldu” diye söze başlayıp ikinci bir sitem daha işittim. Ben de üçüncü cürümü işlememek için ondan sonra daha dikkatli davrandım.
            Yıllar geçti aradan.
            Ders anlatmak için her sınıfa girdiğimde böyle aykırı soruların geleceği ihtimalini unutmam.
            Günlerce Haçlı seferlerini anlattım çocuklara. Sonunda beylik soruyu sordu öğrencim: “Öğretmenim, anlattıklarınızı anladım da haçlılar Hıristiyanlar değil mi? diye sorunca “-evet” dedim. Ama gerçek soru bu değilmiş. “-O zaman biz niye Hz. İsa’nın doğumuyla başlayan takvimi kullanıyoruz da, Hz. Muhammet’in doğumuyla başlayan takvimi kullanmıyoruz” demez mi?
            “-Çağdaş ve gelişmiş Avrupa’ya ayak uydurmak için.” dedim. “-çağdaş olmak lazım, global olmak lazım. Onun için” dedim. Ama gözlerinden samimiyet fışkıran afacanın gerçek sorusu bu da değilmiş. “-Öğretmenim, bizim peygamberimiz onların peygamberinden sonra dünyaya geldi de onlar bizi teknolojide nasıl geçti?” demez mi! Benim pilin bittiği andı o an. “-Canım benim, sana ödev veriyorum. Bu soruyu müftüye soracaksın araştıracaksın ve haftaya cevabını arkadaşlarına da anlatacaksın.” diyerek günü kurtardım.
            Sonra mı?
            Sonrasını sonra anlatırım!..
            Yine bir gün 5. sınıflara Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi anlatacağım. Konumuz “Allah her şeyi görür.” Tabii hoca değiliz ya akşam oturdum ders kitabından ilgili bölümü bir kez daha göz gezdirdim. Dersi, bana göre bir güzel anlattım.
Çocuğun biri söz aldı ve;“-Öğretmenim Allah bizi gerçekten her zaman ve her yerde görür mü?” dedi. İyi çalışmışım ya. “-evet” dedim. Biraz düşündü ve,”-Ona de ki, ‘ayıp olmuyor mu? İnsana her yerde de bakılmaz ki!’” diyerek oturdu. Yüzünü sıranın üzerine kapattı ve gülmeye başladı. Tabii tüm sınıfta gülüşmeler. Ben de koroya katıldım. Anlayacakları bir dille görmenin oturup seyretmek olmadığını anlattım.
            Sonra mı?
            Sonrasını sonra anlatırım!
            Bu öğretmenlik ne ballı bir meslek değil mi? İnsanı zevkten uçuruyor…
            ***
            Soru sorandan ve fikrini açıklayandan zarar gelmez. Ama düşündüğünü söyleyen de hiç kazanç sağlamıyor.
            Susmayı becermek zor zanaat.
            Ama böylesi çok daha güzel.
Önceki ve Sonraki Yazılar