OTA’NIN HİKÂYESİ VE IRKÇILIK

Ota’nın hikâyesini bilir misiniz? Kongolu bir savaşçıydı o. Mızrak ucundan, balta girmemiş ormanlardan, kabilesinin tüm gelenek ve göreneklerinden bir anda sıyrılıp bambaşka bir dünyanın içine girdi. Gel gör ki çıkamadı o dünyanın içinden. Bilmediği bir şehre, oradan kafese, sonra da ölüme yol aldı. Aşağıda bahsedeceğim hikâye her ne kadar hayvana ait gibi dursa da aslında bir insana ait. Bir insanın hikâyesi yani.

        Kongo’da yaşayan ve 1904 yılında Kuzey Amerikalı misyonerlerin eline düşüp yakalanan Ota,  Atlantik üzerinden Saint Louis ‘e getirilmiş ve Dünya Fuarı’nda sergilenmiştir. Bu küçük pigmeyi görmek isteyen yüzlerce insan fuara akın etmiştir. O zamanlar 23 yaşında,  sadece 46 kilo ve 1,25 metre boya sahip olan Ota, insanların hayret veren bakışları altında izlenmiştir.

      Daha sonra yanlarına Ota’yı alan misyonerler tekrar Kongo’ya giderek Amerikan Doğal Tarih Müzesine satmak üzere yerlilere ait eserler toplamışlardır. Ancak, bir süre sonra iflas eden misyonerlerin dağılması üzerine Ota yapayalnız kalmış ve müzeye teslim edilmiştir. Oradan da Bronx Hayvanat Bahçesine verilmiştir. Bu arada maymunlar bölümünde sergilenen Ota, bir orangutanla aynı kafeste yaşamıştır. Yoğun protestolar sonucu hayvanat bahçesi yetkilileri Ota’yı kafesten çıkarmış ve hayvanat bahçesinde serbestçe dolaşmasına izin vermişlerdir. Bu sefer de ziyaretçiler Ota’yı rahat bırakmamışlardır. Son çare olarak da Amerikalı Afrikalı çocukların bırakıldığı bir yetimhaneye gönderilmiştir. Anayurduna asla dönemeyeceğini anlayan Ota bir tabanca ile kalbinin atmasına son vermiştir.

     Bazılarımızın fizikleri, dilleri, renkleri, kültürleri değişik diye kimse başkaları tarafından bir hayvan muamelesi göremez. Kendi ormanında avcı olan insanın başka diyarların kafesinde maymun muamelesi görmesi ırkçılığın ta kendisi değil de nedir.

     Ota’nın hikâyesi 1900 lü yıllarda geçmişti ama 2012’li yıllarda da aynı türkü söyleniyor. İnsanlıkta bu kafa olduğu sürece bizler daha çok modern Ota hikâyeleri dinleyip ırkçılık mumlarını tutuşturacağız.  Ten rengini aşmak, gökyüzündeki ayı aşmaktan da zor oldu insanlık için.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar