Tuncer ERGÜVEN

Tuncer ERGÜVEN

BÖLGESEL VE BİYOLOJİK TEHDİD

RİCANİA SİMULANS ‘IN ÇEVREMİZE ZARARLARI İLE
MÜCADELE YAKLAŞIMIMIZ


İl Tarım Müdürlüğü uzmanları birkaç yıl önce gördükleri bu zararlı ile mücadele edilmesini talep etikleri öğrenilmektedir.











 

İlk akla gelen mücadele yöntemi kimyasal insektisit gurubu ilaçlarla mücadeledir.
Bölgemizdeki egemen Tarım sektörü Çay tarımıdır.Çaykur yetkilileri diğer ürünleri ve çiftçi sorularını yok sayıp, henüz bu zararlı çaya zarar vermiyor ,bu nedenle bölgemizde Kesinlikle zirai ilaç kalıntılarına ve bölgesel  ürün bazında kirliliğe sebep olan kimyasal zirai ilaçların bölgede kullanımını bakanlığa yasaklatmışlardır.
Çay-kur halen de çay bahçelerimizde ‘’ Bu zararlı yaşıyor fakat çaya zarar vermiyor,fakat akar den zararlı çay bahçelerinde görülmektedir ve izlemekteyiz ‘’. beyanını vermektedirler.
 
Tarım bakanlığı Rize ve çevresindeki çay tarımına kimyasal ilaç kullanılmamasını sağlaması takdir edilir, fakat diğer tarım alanlarında bitkisel üretimde de kullanımını engellemekte beis görmemesi ,yerine organik tarım ilaçları önermemesi doğru değildir.Çünkü tarım bakanlığı bölgede üzüm,kivi, meyvecilik,mavi yemiş, gibi ürünlerin yetiştirilmesini desteklerken bitki koruma konusundaki aymazlığını anlamak oldukça zor. 


 
Yanlış karar ve uygulama:
Çay-Kur yetkilileri veya kim ise ‘’ Bu zararlının çaya zararı yoktur.Lokal olarak kalır.sakın sentetik insektisit (Zirai kimyasal  İlaç ) kullanmayalım ,çayımızda kirlilik olur ‘’ politikası bilimsel olarak ve ekonomik olarak doğru değildir.
Sarp-Kemalpaşa bölgesinde görüldüğünde tehlikenin boyutu bellidir.Çünkü zararlı bitki özsuyu ile beslenmekte ,yumurtalarını yumuşak uç sürgünü dokulara bırakmaktadır ve hızla çoğalmaktadır.Bunu Çay-Kur da entomolog mühendisler bilir.Bu durumda o küçük bölgeden zararlının  yayılmasını önlemek için o alan karantinaya alınıp orada mücadele edilmeliydi.
O noktada mücadelenizde kimyasal sentetik ilaç kullanacaksanız ,oradaki ürün kaybını tazminat olarak öderdiniz fakat yayılmayı önleyeceğiniz için bugünkü zarar ve önlenemez sorunların önünü keserdiniz.
Bir başka seçenek o aşağıda vereceğim organik ilaçlarla çözüm yöntemi uygulanabilirdi.
Her ikisi yapılmamıştır. Bu tedbiri önermeyen ve hatta yaptırtmayan görevliler yanlış yapmıştır.halen israr eden var ise yıllar önce yapılan yanlışı üstleniyor demektir.
Çay bahçelerinde sentetik zehirli kimyasal kullanamasın diyerek tüm organik ve zehir ihtiva etmeyen ilaçlarında kullanımını yasaklayarak ,bölgede ekonomik değeri olan,tarım bakanlığınca özel olarak desteklenen üzüm,hurma,kivi ,sebze ve diğer meyve üretimlerinde de kullanımın yasaklanması hatadır,yanlıştır.Zehirli kimyasalları yapabiliyorsak tüm ülkede yasaklayalım.
Fakat bölge insanına ‘’sen üzüm,fasulye,domates,kivi,mavi üzüm yetiştirmesen de olur ‘’ demek hakkımız yoktur.
Önemli olan bölgede kıt tarım arazisi koşullarında maksimum çeşitlikte ihtiyaçları karşılayacak,hatta pazara girebilecek kivi-üzüm-hurma-mavi yemiş ve diğer meyveleri de yetiştirip işlenmesini ve pazara akışını sağlayıp gelirini artırmaktır.Çünkü kimse’’ siz sadece Çay yetiştirin,diğerlerini boş geçin  kararı alma hakkına ‘’ sahip değildir.O halde organik –fiziki-biyolojik mücadeleyi öğretmedik diye yasak koymamalıyız.
Son günlerde çay bahçelerinde zararlı kelebeğin yaşadığını ancak zarar vermediğini açıklayan yetkililer , bahçelerde akarların zarar verdiğini ve izlendiğini belirtmektedirler.
Peki akarlara karşı verilmesi gereken mücadeleye neden hemen başlamamaktadırlar.Onu da 5 yıl sonraya mı bırakıyoruz.Akarlarla mücadele yöntemleri bellidir.Neyi bekliyoruz
Doğru uygulama :
Bölgenin ,Çay sektörünün kimyasal zehirli ilaç kullanımından arındırılma politikası doğrudur.
Zararlı ihmal sonucu şu anda Sarp hududundan – Sürmene;araklı kıyı şeridine kadar yoğun populasyonda yayılmış olup 2-3 yılda 3-5 km iç bölgelere kadar yayılacaktır.
Zararlı bölgede Yaygın kızıl ağaç dahil kivi-üzüm, fasulye,salatalık, ve DAHA ÖNEMLİSİ ÇAY BAHÇESİNDE KONUKÇU ORTAMINI yaratmıştır.
Hatta yabanı böğürtlen ve tek yıllık otların saplarında da konukçu , beslenme ortamını yaratmıştır. Bu nedenle artık isteseniz de Kimyasal zehirli ilaçlarla mücadele yapamazsınız,yapmamalısınız.
İl tarım Müdürlüğü açıklamalarına göre zararlı tanımlanmıştır.
Prof Dr.Güçlü de tanımını yapmıştır. Ancak Çay-kurdan bir yetkili zararlının adını beğenmemiş , son kısmına JAPONİCA ekleme ile olayı saptırmak istediğini okumaktayız.
Bakınız değerli dostum. Zararlılardan Orthaptera-Homoptera-Heteroptera-Lepidoptera-coleoptera veya diaptera türlerinden biri olduğunu tespit edebiliyorsan, adının son tarafına Japonica ,Çinica ve indica veya Americana eklemenin bilimselliği yoktur.
Çok önemli ise Gürcistandan yanı Acaradan gelen bu zararlıya istersen Acariaca veya Butumica deyin.Ne derseniz deyinde resmi bir yetkili organik mücadele yöntemini ve planlamasını açıklasın ve uygulamaya alsın.
Enstütülerin ve fakültelerin akademik araştırma yaptığını anladık.Fakat ne kadar bekleyeceğimizi öğrenemedik.Belki 1-2 yıl sürebilir.Belki 4-5 kişi Dr, 3-4 kişi Doçent,1-2 kişide Prof olabilir,fakat bu süre de zararlının artışı nasıl önlenecek,nasıl kontrol edilecek ve bunu kim yapacak.
Ancak bu zamanı harcamaya dayanma gücümüz yoktur. Üçüncü sürgün çay yaprağını sahillerde toplayan her üretici zararlıdan şikayetçidir.
Kaldı ki üreticilerimiz henüz bu zararlının ne kadar zarar verebileceği ve nasıl zarar verdiği ve zararlının hayat devresini bilmeden kelebek ortamından şikayet etmektedirler.
Bölge insanımızın , bahçelerimizin bunu bekleyecek zamanı yoktur.Çünkü bu zaman içinde tahribat büyüyecek,zararlı belki de yeni konukçu ortamları bulacak ve zararları ekonomik boyutta olacaktır.
O halde: Bilinen TEKNİK VE ORGANİK İNSEKTİSİTLERE başvurmalıyız.
 
Bilinen klasik Zirai Mücadele yöntemleri;
1-Kimyasal mücadele
2-Mekanik Mücadele
3-Biyoteknik mücadele
4-Biyolojik mücadele
5-Biyolojik insektisid ile mücadele
6-Entegre mücadele , dır.
Kimyasal mücadele yapmayacağımıza göre , Biyoteknik ve Biyolojik mücadele için araştırmalara ihtiyacımız olduğuna göre BİYOLOJİK ORGANİK İNSEKTİSİT VE MEKANİK ENTEGRE MÜCADLEYE hemen başlayabiliriz.Bunun için karar ve organizasyonsa gerek vardır.kararı verecek tarım bakanlığıdır.Organizasyonu kuracak ,görevlendirmeyi yapacak Tarım Bakanlığıdır. Görevlendirilecek kuruluşlar il Tarım müdürlükleri ve Çay-kur dur. Çünkü sorun onlarındır.Gecikme hatası onlarındır.Ellerinde kontrol ve denetimi sağlayacak uzmanlar ve insan kadroları onlarda vardır.
O halde Tarım bakanlığımız bölgedeki her üreticinin tarımsal ve bitkisel üretim alanlarını kontrol altına almalıdır. Tüm Bölge , il tarım müdürlüğü ,  Çay-kur tarım mühendisinin denetimine parseller itibari ile verip mücadele planı sıkı bir disiplin içinde uygulanmalıdır.
 
 
Plan gereği:
1-      Eylül –Ekim-Kasım aylarında  çay bahçeleri dahil tüm üreticilerin bahçelerindeki, konukçu ortam taranmalıdır,Toplanmalı ,yakılarak yok edilmelidir.
2-      Kivi budama artıkları-çay budama ve çırpma artıkları,üzüm budama artıkları,konukçu ot,fasulye,salatalık ve diğer bitkilerin sapları ve konukçu kısımları toplanmalı ve yakılmalı ,
3-      Şubat 15- Mart sonuna kadar organik pestisitler ile , larva  ve hayat dönemlerine etkinlik için tüm meyve ve çok yıllık bitkilerimizde ki konukçu ortam ilaçlanmalıdır.  Üzüm,Kivi,budanmış çay bahçeleri organik ve bordo bulamacı karıştırılmış pestisitler le ilaçlanmalıdır.  ( buradaki ilaçlama teriminden ürkebilecek Çay-Kur yetkilileri olursa organik pestisitlerin ne olduğunu ve kalıcı etkilerinin olmadığını ,insan sağlığına menfi etkileri olmadığını ve hasat anına kadar hiçbir kalıntılarının olmayacağını bilmektedirler,bilmeyenler var ise öğrenmelidirler).
4-      Kullanılacak organik pestisitleri her kes evinde hazırlayabilir. Özellikle Tütün ve Isırgan otu ağırlıklı ilaçların yerel temini mümkündür. Ancak Azadirachtin bitkisel ekstraktın bakanlıkça temini ve denetim elemanlarınca dağıtımı gerekmektedir.
5-      Bu üç organik insektisitleri kullanarak böcekleri beslenme ortamından uzaklaştırıcı ,beslenmeyi engelleyici,doğurganlığı azaltıcı,kısırlaştırıcı,öldürücü,yumurta bırakmayı önleyici ,gelişme ve büyümeyi önleyici özelliklerini kullanarak mücadele yapmamız gerekmektedir.
6-      Birinci aşama ilaçlama uygulamasını yukarda belirttiğimiz gibi bölgede şubat-Mart aylarında tüm konukçu ortamda kullanırken mutlaka bordo bulamacı ilave ederek hem fungisit hemde insektisit mücadele ortamına başlamalıyız.
7-      Zararlının hayat devresine ve fungisit ve insektisitler ile mücadele için üzüm,kivi ve diğer meyvelerin çiçek açma-meyve bağlama ortamında ,genellikle meyve ye göre nisan-mayıs-haziran başlarında ve son kez temmuz başlarında –ortalarında yapılır ise yıllık mücadelemizi yapar zararlı pasifize eder kontrol altına alır ve mücadelemizi kazanırız.
8-       Kullanacağımız organik pestisitler,
a-      Azadirachta İndica ( neem ağacı-hint leylağı) ekstraktı,
b-     Isrgan otu ekstraktı
c-      Tütün yaprağı ekstraktı dır.
             Bu üç temel madde den 2 ve 3 ü hemen temin edilebilir.Neem ağacı ekstraktı ise Hindistan dan temin edilebilir.esasen bu konuda üretim plantasyonlarına da destek verilmelidir.
Bu ekstraktlar  kullanılırken ilaçlanacak bitki çeşidine göre  bordo bulamacı ile mutlaka desteklenmelidir.
Çünkü bu şekilde larvalar,canlı zararlılara etkenliğimizi hem mantar gurupları hem de böcek gurupları üzerinde artırmış oluruz.
9-      Yukarda belirttiğimiz gibi bu mücadele yılda üç kez yapılmalıdır. Ancak kış mücadelesinden sonraki ikinci mücadele döneminde bahçelere atacağımız ilaç kompozisyonuna yeteri ölçekte MİKROBİYAL BİONUR kullanılmalıdır.
Mikrobiyal Bionur nedir ?
İçeriği: Makro ve trace ve mikro elementler olarak ( P;K;Ca,Mg,ZN,CU,S,FE,B,MO,MN,Al,) ihtiva eden , toprağın azotça zenginleşmesini sağlayan ( Dekara 8 kg azot temin edebilen) THİOBACİLLİUS Bakterileri ,Fulvik asid,İz miktarda  aktif sulphur ve thiobacillus thiooksidan bakterisi, Folik asıt ve B12 ihtiva eden sıvı bir organik sıvı gübre dir.
Organik ilaçların kullanımında sürgünlerin,yaprakların,meyve ,çiçek tomurcukları döneminde Nisan - Mayıs ayındaki mücadelede bu destekleyici yi kullanmamızda yarar görmekteyiz.
10- Yukarda belirtilen Organik mücadele ilaçlarını her üretici –çiftçi evlerinde yapabilir.Bunu yaparken Çay-Kur ve İl tarım yetkililerinden yardım alacağı gibi hiçbir parseli atlamaması,arada yapmayan üreticinin kalmaması bakımından sıkı bir denetim altına alınmasını gerektirir .
Bu önerimiz doğrultusunda mücadele seferberliği yapılırken halen başlatılmış olan mücadele araştırma yöntemleri de devam ettirilmelidir.
Ancak önerimiz olan mevcut olanaklar hemen seferber edilmelidir.
Bugünkü sonucun oluşumunda zararlının ülkemize sıçramasında hiçbir kamu yöneticisinin veya siyasal iktidarın eksikliğinden kaynaklanmamaktadır.
Ancak kamu yöneticilerinin ,yanı yetkili memurların ihmali olduğu  gibi ,halende olayın gerçek büyüklüğünü bu ihmallerinden olayı araştırma –geliştirme yöntemleri ile geçiştirebileceklerini beklemektedirler.İşte bu noktada bu sonbahar ,kış ve bahar çalışmalarını yapılmasına sıcak bakmayabilirler.
Ancak mücadele seferberliğinin 1 veya 2 yıl bekleyerek başlamasından meydana gelecek şikayetler tarım bakanlığından şikayetler olarak ortaya çıkacaktır ki bu durum konunun siyasallaşması demektir.Bu durum iktidar yanlısı bilinen kamu yöneticilerinin kendi iktidarlarına yaptığı yanlışlar olarak ortaya çıkar.
Hemen önerdiğimiz tedbirlere baş vurulması,Eylül ayından başlayarak organik mücadele seferberliğine başlanması tarım bakanlığına ve dolayısı ile siyasal iktidarın konu üzerinde ne kadar özenle itina ederek hassasiyet gösterdiğinin göstergesi olarak topluma yansıyacaktır.
 
Bu önerilerimizi yaparken bilimsel kaynaklardan yararlanarak Nikotin ve ısırgan otu sıvı ekstraktini kolayca üretebildiğimiz,hatta ısırgan otu ekstraktını üretirken ceviz yaprağı ve karayemiş yapraklarını da kullandığımızı paylaşmakta yarar görmekteyiz.
 
Burada çok önemli bir bilgi eksikliğimize dikkat çekmek istiyorum.Bölgede tarım yaparken zirai ilaç kullanmayalım diyoruz.O halde organik zirai ilaçların nasıl elde edileceğini ,ham maddelerinin evlerimizin veya ülkemizin bahçelerinde var olduğunu ,nasıl ve ne zaman kullanılacağını öğretmeden organik tarım çabasının sonuç alınamayacağı ortadadır.
Bu konuda ki ülkemizde ve yazılı kaynaklarımızda mevcut bilgi birikimini bölgeye taşımamız zorunlu görülmektedir.
 
Tuncer Ergüven Çaykur Eski genel müdürü
Önceki ve Sonraki Yazılar