ÜLKEDE İŞLİLİK SORUNU

Biz hep işsizlik sorununu konuşmaya alıştık. Hâlbuki bu ülkede işsizlerden başka işlilerin de dramatik sorunları var. Özellikle özel sektörde çalışanlar bu yazının devamında kendilerini anlatan kelimeleri bulabileceklerdir.
Kent nüfusunun hızla arttığı ülkemizde, işsizler ordusu üreten üniversitelerle dolu ülkemizde işgücü kaygısı gütmeyen kurumlar yoğun mesailere rağmen asgari ücretlerle eleman alımları yapma imkânına sahiptir. Vatandaş bu şartlarda öyle bir noktaya gelmiştir ki sırf işim olsun, sigortam olsun düşüncesiyle kurumların tahakkümüne mahkûm oluyor. Hal böyle olunca mümkün mertebe şikâyet etmeden, ses çıkartmadan kendisine lütfedilen istihdama boyun eğiyor.
Devletimiz, vatandaşın işi var deyip her şeyi hallolmuş sayıyor belki ama bilsin ki vatandaşı gıkını çıkartacak durumda değil. Devlet sesi kısılmış vatandaşlarının da sesini duyabilmelidir.
Kurumlar için hükümet değişmiş, yasalar değişmiş, enflasyon yükselmiş, geçim zorlaşmış mühim değil. Onlar her şartta kendilerine ilişecek en ufak bir zararı hissettikleri vakit hiç tereddütsüz zararı tazmin için elemanlarından sayı veya ücret olarak tasarrufa başvurur. Her hal ü kârda mağdur olan çalışan oluyor. Kurumlar değişen şartlara kılıf uydurmada oldukça mahir durumdalar.
Bu yazı kurumları tenkit etmek için değil, çalışanların haklarını gün yüzüne çıkartmak için kaleme alınmıştır. Çünkü yıllar yılı çalışanlar lehine ne sesini çıkartan var ne de bu işi düzeltmeye kalkışan. Düzen sürüp gidiyor. Bu yazı bu düzene karşı bir ıslık olur inşallah. Kurumlar ve işlileri ile ilgili bazı örtülü gerçeklerden örneklerle yazımızı tamamlayalım:
1)      Vergi iadesi yerine asgari geçim indirimi sistemi geldi geleli kurumların birçoğu elemanlarına ödeme yapmıyor. Asgari ücrete yansıtılmış gibi gösterip gerçek maaştan düşülüyor. Vatandaş kurumla karşı karşıya gelmemek ya da mevcut işini kaybetmemek adına hak talep edemiyor.
2)      Kurumlar gelir-gider dengesinden hareketle kar edemediklerini ileri sürerek vergiden kısmak için elemanlarını asgari ücretten maaşlı gösteriyorlar. Türkiye'de 10 milyon 400 bin çalışandan yaklaşık 4,5 milyonunun SSK primi asgari ücret üzerinden yatıyor. Yani gerçek maaş ile resmi maaş bir değil. Bu durum bugün ve yarın açısından çalışanı mağdur etmektedir.
3)      Üniversite memurlarının hali daha perişan... Yıllar yılı eğitim gördükleri alanda iş bulamamaları bir yana alan dışı işe girmekten de çekinirler. Onca yıl kaybı yaşamalarına rağmen iş bulduklarında da birkaç yıl ücretsiz stajyerlik yaparlar. Maaşlı duruma geldiklerinde de asgari ücretten daha düşük maaş ile çalışırlar. Hatta bankaya yatırılan asgari ücretten gerçek maaş çıkartılıyor artan meblağ kuruma geri ödeniyor. Kişinin devlette kadro alma ihtimali yoksa bu haline rağmen kendini şanslı sayıyor.
4)      Kişi kurumundan ayrılırken tazminat da alamıyor. Tazminat almayacağına dair önceden kuruma imzalı yazı vermek zorunda kalmış çünkü. Kurumdan kendi isteği ile ayrılmış gösterildiği için de işsizlik maaşından da yararlanamıyor. Abartı gibi görülen bu cümleler bu ülkenin gerçekleridir maalesef.
5)      Kurumlar içerisinde hak ve hukukunu gözeten kişiler kurumlar arasında mimlenmiş olurlar. O kişilerin istihdam edilmesi oldukça zordur. Kurumlar için en nitelikli, mükemmel eleman her şartta çalışan, her şarta uyan, evet diyen elemandır.
Soruyorum şimdi, vatandaşın işi var diye sorun bitmiş mi oluyor?
Önceki ve Sonraki Yazılar