Muhammet GÜNGÖR

Muhammet GÜNGÖR

TARİHİ ANEKDOTLAR 2


Bu hafta siz Aziz okurlarıma Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında Anekdotlar anlatıp, Mustafa Kemal’in olaylara bakış açısını mütalaa edeceğiz.
 
    Mustafa kemal Çankaya da yabancı devlet erkânı için vermiş olduğu yemek ziyafetinde her şey nizamlı idi. fakat beklenmedik bir olay cereyan eder. Garson yemekleri taşırken bir lahza ayağı halıya takılınca yere düşer. Mustafa Kemal ise şöyle mukabele eder. “Ben Türk milletine her şeyi öğrettim de bir tek uşak olmayı öğretemedim der”.filhakika kerim ve necip asil Türk Milleti başka Milletlerin boyunduruğu altında yaşamayı bir zül olarak telakki etmişlerdir. “iki Türk bir araya gelince devlet kurar” latif sözü aslında Türklerin bağımsızlık özelliğini en iyi anlatan veciz sözlerden biri olsa gerek.
 
      Mustafa kemal’in sofrası meşhurdu. Birçok devlet meselesi Mülahazara edilir, nihai bir sonuca varılırdı. Yine böyle bir enstantanede Mustafa kemal şöyle der : “tekkelerde ne yapılır? Niçin halk dervişleri besler? Diye bir sual sorar. Paşam derler, dervişler ve şeyhler keramet sahibidirler, hastaları okurlar, mucize gösterirler, sıkıntıları giderirler, anlayacağınız olağanüstü insandır. Atatürk bu son söz üzerine o dönemin önde gelen şeylerini dervişlerini Çankaya ya davet eder. Belli bir konuşmanın akabinde Mustafa kemal hocalara dönerek, oturduğunuz yerden sihir ve kerametle şu elektrik ampulün düğmesine dokunmadan söndürün ve bu şekilde kerametinize beni de inandırın der. Fakat bu kerameti siz gösteremeyip, ben oturduğum yerden şu ampulü söndürsem, Ezan Türkçe olacak yapacağım inkılâpları destekleyeceksiniz der. Hocalar birbirine bakarlar ve şöyle mukabele ederler: biz oturduğumuz yerden yanan ampulü söndüremeyiz. Zat ı âliniz oturduğunuz yerden söndürürseniz biz bunu bir mucize olarak kabul ederiz derler. Ve yapacağınız inkılâpları da kabul ederiz. Bu söz üzerine Gazi Mustafa Kemal, tabancasını çeker, ampulü bir kurşunla parçalar ve şöyle mukabele eder: “Bende bu keramet, sizde de bu boş laflar varken, tekkeleri kapamağa ve sarıkları çıkarmağa hakkım var. Bunun üzerine hocalar “evet paşam haklısınız ve yaparsınız derler”.
     
     Enver paşa Türk tarihinin önemli nev i şahsına münhasır insanlarından biridir. Mustafa Kemal ile ilişkisi ittihat ve terakki ile başlar, Trablusgarp savaşı, balkan savaşları, Çanakkale savaşlarıyla devam eder. Enver Paşa Mustafa kemali çok iyi tanımış ve etüt etmiş birisidir. Aralarındaki husumet ve rekabet herkes tarafından bilinen bir realitedir. Bakın Enver paşa Mustafa Kemal hakkında neler diliyor: “Mustafa kemal’i ben çok iyi tanırım. Ona Korgenerallik verseniz Orgeneral olmak ister. Orgenerallik verseniz Mareşal olmak ister. Mareşallik verseniz, bununla da yetinmez padişah olmak ister. Der.” bu sözler Mustafa kemale aktarılınca Mustafa kemal şöyle mukabele eder: “Ben Enver’in bu kadar ileri görüşlü olduğunu bilmezdim der.”
 
    İngiliz kralı Edward İstanbul’a geldiği zaman, bir motora binerek Dolmabahçe sarayına yanaşır. Atatürk de rıhtım da onu beklemektedir. Deniz dalgalıydı, kralın bindiği motor inip çıkıyordu. İmparator rıhtıma çıkmak istediği sırada eli yere değdi ve tozlandı. O esnada Atatürk kralı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu. Bunun üzerine elini mendille silmek istediğinde bir anda Atatürk “kral hazretleri vatanımın toprağı temizdir. O elinizi kirletmez,” diyerek elinden tutup rıhtıma çıkarır.
 
    Mustafa Kemal gerçektende insan dimağının bile tahayyül edemeyeceği imkânsız görünen başarılara imza atmıştır. Mustafa Kemal zor meşakkatli bir yolda ilerlemiştir. Milli Mücadele’nin kazanılmasının akabinde, asıl mücadelenin bundan sonra verileceğini, siyasi zaferlerin her ne kadar başarılı olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa beyhude geçeceğini ifade etmiştir. Genç Türkiye Cumhuriyetin de bir sanayi kalkınma hamlesi başlatmış, bunda da muvaffak olmayı başarmıştır. Peki Mustafa kemal bu kadar büyük işleri nasıl başarıp da ereklerine ulaştı diye bir sual aklımıza geliyordur. Tabii ki öncelikle takdiri ilahi olduğu yadsınamaz. İkinci olarak ise böyle bir sual bir ABD li gazeteci tarafından Atatürk e sorulur.  Atatürk şöyle mukabele eder “Ben bir işte nasıl başarılı olacağım diye düşünmem, o işe neler engel olur diye düşünürüm. Engelleri ortadan kaldırdığım zaman, başarı kendiliğinden gelir.
 
   Mustafa kemal Türk tarihine büyük önem vermiştir. Bu amaç doğrultusunda 1931 de Türk Tarih kurumunu kurmuştur. Peki, amaç ne? Amaç kendisinin de ifade ettiği gibi Türk genci atalarını tanıdıkça kendisinde daha büyük işler yapma azim ve kararlılığını bulacaktır, diyerek aslında temel gayesini ifade etmiş oluyor. Mustafa kemalin bir Türk tanımı var ki takdire şayandır. Türk tarihini yaparken teşbihte hata olmaz derler Türk tarihi bir film şeridi gibi gözlerinizin önünde canlanıyor. Sözlerimi Mustafa kemalin Türk tanımıyla noktalıyorum: Türk nedir? Mustafa kemal: “ bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetinin yüksek tecellisine sahne olmuştur. Bu sahna yedi binyıllık en aşağı Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı, beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, fırtınalarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu. Sonra onlara alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiatın çocuğu tabiat oldu. Şimşek yıldırım güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır Kasırgadır. Dünyayı aydınlatan Güneştir.
Önceki ve Sonraki Yazılar