TELEVOLE SOHBETLERİ


Eskiden beri Anadolu’da bir ilim meclisi geleneği vardır. Birkaç mürekkep yalamış, mektep medrese görmüş yiğit bir araya gelir ilmi konuları mütalaa ederler bu meclislerde. Bu meclislere ilmin yanında metafizik eylemler de adettendir. Hatta Osmanlı döneminde bu işlere tahsis edilmiş bir “ilmiye sınıfı” adında bir sınıf da oluşturulmuştur. Bu sınıfa mensup erdemliler seyyah olarak bu metafizik eylemleri memleketin her yerinde gezgin olarak da yapmaktadırlar.
                Bu meclislere eskiden beri mektep medrese seyretmişler ve mürekkebe dil sürmüş zümreler de daima karışmışlardır. Ancak hiçbir zaman bu ikinci zümre, böyle meclisleri yönetme pozisyonuna çıkamamışlardır. Hep dinleyen ve pişmeye çalışan gurup olmuştur bu ikinci guruplar. Tarihi tahlil yapınca görmekteyiz ki; birinci gurubun bu meclislere hâkim olduğu zamanlarda dünyanın süper devleti olmuşuz, dünyaya hükmetmişizdir. İkinci gurubun hâkim olduğu zamanlarda ise daima sömürülmüşüzdür.
                Bu meclisin sohbetleri her türlü ilmin ve fennin tahlil edildiği meclislerdir. Misyonerler daima bu meclisleri sabote etmenin yolunu aramışlardır. Her fırsatta bu meclisleri ikinci gurubun hâkimiyetine almanın yolunu denemişlerdir. Birinci gurubun meclisi her daim ilim sohbetleriyle donanıktır. İkinci gurubun hâkim olduğu meclisler ise her daim televole sohbetlerine dönüşmüştür.
                Son zamanlarda müşahede etmekteyiz ki; bu meclisler kısmen de olsa televole sohbetlerine kaymaya başlamıştır. Metafizik eylemler için bir araya gelen birkaç kişi televole eğilimliler tarafından sabote edilmeye başlanmıştır.
                İlim meclislerini eylemlerini anlatmaya gerek yok.
                Televolenin özelliklerine gelince, bu meclislerde;
1.       Günlük siyaset sohbetleri yaygındır. Herkes birisin eleştirir. Kendinden olanı da kendinden olmayanı da yerden yere vururlar. Vefasızlık ve iyilikleri görmezden gelmek adettendir.
2.       Bol miktarda spor ve magazin haberleri sohbetleri etkisi altına almaktadır.
3.       Gıybet sıradan bir muhabbet konusu olmaya başlamıştır. “Falan hocanın serveti bu kadardır.” “ Filan hocanın fesi yan durmaktadır. “ “Şu hoca duygu sömürüsü yapmaktadır. “ “Bu hoca aslında bu işi makam ve para için yapmaktadır.” Durdurur sorarsınız: Be adam Allah’a inanır mısın? Adamcağız sinirlenir. Sorulmasına bile kızar. Be mübarek Allah’a inanıyorsan O’nun kitabında “gıybet; kardeşinin ölüsünün etini yemek gibidir” yazdığına niye inanmazsın ki? Hemen adınızı koyarlar: “Bu adam çok asi. Her şeye karışıyor. Her şeyi bilir gibi yapıyor.”
Yalan mıdır? Bu meclislerde bulunanların itiraz hakkı var mı? Herkesin birbirini eleştirmesinden kimin kazanacağı aşikâr değil midir? Televole sohbetinin kimin işine yaradığı aşikar değil midir? Yahudi’nin ve rakibin güzel yanlarını örnek olarak ballandıra ballandıra anlatanlar, kendinden olanların kötü olabileceğini düşündüğü yanlarını gaddarane eleştirmenin ne anlama geldiğini bilmez misiniz?
İlim sohbetlerinin televole sohbetlerine kayması tuş olmaya yaklaşmanın alametidir. Bu tuş olma da iki cihanla alakalıdır. Kazanma ihtimalinin sıfır, kaybetme ihtimalinin kesin olacağı bilinmelidir. Anlamak isteyen ve iyi niyetli olanlara duyurulur! (İstemeye istemeye uzmanlık alanımın dışına çıktığım için bağışlayınız. İlim erbabı af buyursun lütfen. Anlatmasam kendimi suçlu hissedecektim. Sinmiyor içime birader.
Önceki ve Sonraki Yazılar