SİYASETOLOJİ RAPORU


Sevgili dostlar, yazılarıma uzun bir süre ara verdiğimin farkındayım. Yeni yazılarımı bekleyen dostlarımızdan ve özellikle mailleri ile beni yazmaya davet eden dostlarımdan özür dilerim. Evet doğrudur, yazmadım. Yazmadım ama öyle suspus oturmuş da değilim. Ülkede ve dünyadaki gelişmeleri elimi çenemin altına koyup öylece seyrettim durdum.
 
Üzüldüğüm ve sevindiğim şeyler oldu haliyle. Hangisinin ağır bastığını tahmin etmek zor değil sanırım.
 
Yeni bir seçimden çıktık. Önce muhaliflerin meclis boykotları… DTP’nin militarist tavrı… PKK’nın çırpınış manevraları… Genelkurmayın asıl mecrasından çıkmış işine odaklanma sorunu, güya kaos hesabıyla yapılan istifa kozu… araya sıkıştırılmaya çalışılan yeni anayasa sendromu… ortaçağ kiliseleri gibi taraftarlarını aldatan futbol mabetlerinin iç yüzü gibi daha neler neler... bu kadar gündem dünyaya yetecekken Türkiye daha fazlasını taşımaya alışmış. Belli ki ülke içerisindeki hesaplaşmalar her hal ve şartta kendini tüm çıplaklığı ile gösteriyor. Ben CHP’nin neden hep muhalefette kalma hevesinde olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Böyle bir ülkede iktidarlık ateşten gömlektir doğrusu.
 
Lafı çok uzatacak değilim. Kısa kısa değinip geçeceğim. Yazı çok uzamasın diye dünya gündemini de sonraki yazıma bırakmış olayım.
 
Muhalefetin seçim sonrası periyoduna baktığımda seçim sonuçlarından ders çıkarılmadığı belli… Bu gidiş AK Parti’nin vaatlerinin büyük bir bölümünü gerçekleştirmediğini varsaysak dahi, önceki rekorunu egale edeceğini bilmek kehanet olmaz. Demedi demeyin… Mesele AK Partinin başarısı değil, muhalefetin başarısızlığıdır.
 
PKK kısmen hesaplaşma heveslisi iç odakların bir versiyonudur diyebiliriz ama çoğunlukla Lozan merkezli 2023 eksenine kodlanmış dış odakların bir oyunu olduğunu er ya da geç görmüş olacağımızdan kuşkunuz olmasın. Türkiye bu sorunu aştığında hızlı trene dönüşmüş olacaktır ki, bunu istemeyenlerin kimler olduğunu sizler daha iyi bilirsiniz.
 
Genelkurmay askeri gücünü arttırmakla değil, siyasi gücünü korumakla meşgul. Kimi eski yeni paşalar açısından hesaplar bozulmuş durumda. Tövbe etseler günahları ortaya çıkacak, günah işleseler savcı ile karşılaşacaklar. Sakal bıyık durumu yani… Bilmiyorum, terör genelkurmayın kaçıncı gündemindedir acaba. Belki siz daha iyi bilirsiniz.
 
Yeni anayasa ülkeyi hukuk devleti yapmayı hedefliyormuş. Bence, tövbeleri şimdiden kabul edip geçmişi yok saymadan bu anayasa iş görmez. Çünkü herkes geçmişinden korkuyor. Hükümet açıklama yapsın, geçmişi resetleyeceğim diye, bakın anayasa işi nasıl hallolur. Gerçi hukuksuzluğa alışanlar bu işten epeyce rahatsız olurlar ama ses çıkartmaya da cesaret edemezler.
 
Şike olayında zanlılara mı üzülmeli yoksa taraftar diye adlandırılan zavallılara mı? Takım tutmadığım için kendimi şanslı göreceğimi düşünmemiştim doğrusu. Taraftarlar kendilerini enayi yerine koydurtacak kadar körü körüne bağımlı olmalılar. Hak ettikleri kadar değer verirlerse o kulüpler de değer bulmak istedikleri kadar işlerini düzgün yaparlar. Bence Türk futbolunun istenen yerde olmamasının sebebi taraftarın körü körüne itaatidir. Kasalar dolduktan sonra gerisi teferruattır.
 
Her nereye bakarsak bakalım, iyi ya da kötü hedefe ulaşmak, menfaat elde etmek, menfaatini korumak, yılandan korunmak, yılanı rakibine davet etmek gibi bir dizi siyaset bizi üzmeye devam edecek gibi görünüyor.
 
Şimdilik siyasetoloji verileri bunu gösteriyor.
Önceki ve Sonraki Yazılar