Tuncer ERGÜVEN

Tuncer ERGÜVEN

12 EYLÜL İHTİLALİNDEN YARGILANANLAR VE ONLARLA YARGILANMALARI GEREKENLER


12 Eylül 1980 de TSK komuta kademesi ve TSK üyelerinin birlikteliği ile yapılan bir askerlerin ülke yönetimine el koyması hareketidir. O dönemde aktif olan insanlara ,mağdur olanlara , iyi konuma gelenlere,partileri kapatılanlara , aşırı milliyetçilere,sosyalist ve komünistlere ,dev-gençlilere,Marksistlere,dindarlara,tarikatlara,şeriatçılara ,sosyal demokratlara , hür gençlilere,ülkü ocaklarına,,halkçılara,Atatürkçülere,liberallere ,Adalet partililere ,Milli Selamat Partililere, ,Cumhuriyet partililere ,milliyeçi hareket partililere ,Süleymancılara,nurculara,kaplancılara ,insan hakları derneklerine , Kürtçülere , Poderler,Polbirler,sendikalar v.s. guruplara,örgütlere göre hepsine göre kötülenen,tenkit edilen,suçlanan bir askeri harekettir.
12 Eylül günü sabahı ise halk bu hareketi yapanları bağrına basmıştır.
Bu yazımı yazarken eski DİSK başkanı Millet Vekili 12 eylül darbesi olmasaydı bugün İspanya,-Almanya-İtalya seviyesindeydik diyor.Acaba doğrumu ?
11 Eylül ve öncesinde sokakta ve kırsalda can güvenliği varmıydı? Kimler ne için ,kimin için ,kimin emriyle kavga değil savaş halindeydi.Neden ? Kimin için kimin adına gençlerimiz savaş halindeydi ? Neden gençler ,örgütler,partiler ,sivil toplum örgütleri uzlaşmaz ve karşı karşıya iki ucu keskin ve kirli  nedenlerle savaşıyorlardı .
Elbette 1967 olayları ile başlayan ayrışma ve bir birini yok sayma, imha etme davranışlarına bakmadan 1970 ler den itibaren dünyadaki liberalleşme adına ekonomileri yapılandırma ve ele geçirmek için rejimleri uydu rejimleri yaratma çabasındaki ABD politikaları incelemeden 12 eylül hakkında doğru değerlendirme yapmak olanak dışıdır.
12 Eylül den önce 5000 yurttaşımız çarpışmalarda ölmüş , yaralanan ,acı çekenler olmuştur.Peki çok partili demokrasimizin liderleri gençlere ,STK örgütlerine ,yandaşlarına,acaba doğrumu yön verdiler.Liderler bir araya gelip bu kavgaya ,akan kana karşı ne yapabiliriz dediler de bizler duymadık. Hayır bunları yapmaya ,beraber oturup çare aramaya değil aksine bu kirli vurgun ortamında herkes birbirini yamaya kalkmıştır.Polis,öğretmenler ikiye bölünmüş,kuruluşlarda,bakanlıklarda çalışan personel adete birbirlerine rakip olmuşlar ve meclis çalışamaz halde bir cumhurbaşkanı seçemiyordu.Ekonomi son 5 yılda devamlı değişen koalisyonlar ve dış müdahalelerle yere çakılmış,Ecevit hükümeti başarısız olmuş,ara seçimlerde başarısız olmuştu.
1979 Yazında ara seçimi kaybeden Hükümet istifa edince bir azınlık hükümeti olarak Demirel hükümeti kurulmuştur.fakat hükümetin en büyük sorunu ekonomi ve dış kaynaktır.Buna çarenin sihirli değneği İMF den yardımıdır.IMF yardımları ABD nin dünya ekonominse ve ülkeler yön verme politikalarına uyumu sağlayacak yönetimlerdir. Bu işlevi tam olarak Demirelinde yapamayacağını bilen ABD nin ve IMF nın arzuları gereği Demirel hükümetlerinin eski müsteşarı,eski CİA başkanının ve IMF başkanının dostu Turgut Özal tam yetkili yani bakanlar üstü müsteşarlığa getirilir. Yani tıpkı Başbakan Ecevitin müsteşarı Kemal dervişin yetkileri ile gelir.
24 Ocak kararlarını alır.24 Ocak kararları ülkenin ekonomik dönüşüm kararlarıdır. Tam liberalizme geçiş , ülkenin tüm iktisadi kaynaklarının özelleştirilme karar ve uygulamalarının başlangıcıdır.
Meclis Cumhur başkanı seçimine kilitlenmiştir. 24 Ocak kararlarının uygulanması için ülkenin üretim modelinin değişmesi,işçi ve memur ücretlerinin düşürülmesi ,kamu ve KİT lerdeki işçilerin azaltılması,tüm tüketim mallarına ve vergilere zam yapılması gerekmektedir.
Ayrıca hızlı bir özelleştirme için anayasal ve yasal düzenlemelere gerek vardır ve tüm bunlar Türkiyenin ekonomik bağımlılığın temelleridir.
Başbakan Süleyman Demirel ,Ecevit,Türkeş ve ,Erbakan tarafından dış kaynak kullanımına   ,batı paktında yer almaya itirazi yok fakat ekonomik ve rejim teslimiyetine evet demeleri mümkün değildi.
Yıllardır ülke içinde kaynatılan sağ-sol ,mezhep çatışması,Kürtçülük politikaları azıtılırken kontrol edilemeyen hareketler Sıkıyönetim ilanına yol açmıştı.fakat yine kontrol altına alınamıyordu.Sivil otoriteler parça parçaydı ve sokaklar,mahalleler bölünmeye ,ülke iç çatışmaya gitmekteydi.
Hiç şüphesiz halisane duygular la ,iyi niyetle kavga eden gurupların hepsinin amacı daha iyi ve daha güzel ,güçlü  Türkiye ve Türk halkı idi.Fakat taraflar hep beraber değil sadece kendi fikirleri ile bunun olabileceğine inanırken liderler de onları kontrol edemiyordu.Dış merkezlı bu kavgaların yarattığı anarşi ortamı siyasal rejimin ara rejimine dönüşmesine müsait ortamı oluşturmuştu.  
Mevcut durumda yeni seçim sonucu liderler aynı olacağına göre ara rejim sonucu liderler de sistem dışına itilebilirdi.
O halde bu işi 27 mayıs veya 12 Mart dönemi gibi ordu yapabilirdi.
Org. Evren Gn.Kr.Başkanı olmadan önce Ege ordusu komutanıydı ve kariyerde   1,2,3 ordu komutanından sonra gelirdi.İddialı ve Parlak lider konumunda değildi.Fakat Ecevitin başbakanlığı döneminde üst kadrolar boşalınca Kendisini Genel Kurmay başkanı bulmuştur.
Görünüşe göre ve nitelik niceliklerine göre o günkü komuta kademesinde ki Orgeneraller Muhsin Batur ,Faruk Gürler,Cemal Tural gibi karizmatik generallerde değildir.
O halde ABD için un ,şeker,su,mutfak ve usta Tamamlanmıştı.Ara rejimi TSK , Evren paşa liderliğinde ihtilal ile gerçekleştirecek  , komutanlarla beraber bunu yapacakları için konsey halinde idareye el koymuşlardır.yani ihtilal de el koyma başarısını göstermişlerdir.
Burada ihtilali yapanlar elbette o günkü yasalara göre suç işlemişlerdir.Fakat bu suçu göze alarak , halktan ve dış kaynaklı uluslar arası desteği de sağlayanlar neticeyi almışlardır.
İhtilali yapanlar suçludur.Peki İhtilal zemininin hazırlanmasında hata yapan bakan,başbakan,liderler ,sivil toplum örgütleri,gençlerin ellerine tabanca veren,çatışmalar çıkaranlar suçlu değilmidirler. 12 Eylül sonrası suçlu iken veya suçsuz iken yargılananlar ,işkence görenlerin haklarını aramalarını saygılıyız.Fakat bu kavganın perde arkasındakiler, Hükümet iken kavgayı durduramayanlar ,Askerlerin bu faaliyetine gem vuramayan,onları görevden almayan ve daha acısı bu konuda görevini yapmayan görevliler neden yargılanamayacak.
12 Eylül sonrası 24 ocak kararlarını uygulayanlar,12 eylül anayasası ile ülkeyi yönetenler neden yargılanmayacaklar.
Şimdi her kes 12 Eylüle müdahil olma yarışında . Peki 12-13 eylülde neden karşı çıkmadınız. Özellikle o günün hakim ,savcısı olup bugün Yargılansın,asalım,atalım diyenlere o gün yasaları neden uygulamadınız sorusunu sormak hakkımızdır. Cuntanın kurucu veya danışma meclisine hazırlatıp halka sunduğu anayasanın %92 oyla kabul edilmesi halkın oyu değilmidir.



Yazarların
yazdıkları yazıların
sorumlulukları kendilerine aittir.
Önceki ve Sonraki Yazılar